Kılıçdaroğlu ile özel röportaj!

Kılıçdaroğlu ile özel röportaj!

Kemal Kılıçdaroğlu ile özel röportajın; 
1. bölümünü izlemek için tıklayın.
2. bölümünü izlemek için tıklayın.
3. bölümünü izlemek için tıklayın.
4. bölümünü izlemek için tıklayın.
5. bölümünü izlemek için tıklayın.


Özel yetkili mahkemelerin siyasi otoritenin elinde olan mahkemeler olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Olağanüstü mahkemeler adalet dağıtmaz, olağanüstü mahkemeler siyasi otoritenin gereklerini yerine getirir. Onların buyruklarını yerine getirir o nedenle bu mahkemelerin vermiş olduğu kararları biz meşru olarak görmüyoruz. Orada görev yapan yargıçları da yargıç olarak görmüyoruz. Kimse kusura bakmasın. Siz savunma hakkını kısıtlarsanız biz onu yargıç olarak mı göreceğiz? Kimse kusura bakmasın, doğal yargının dışındaki bütün yargı alanlarını biz meşru görmüyoruz. O alanlarda verilen kararları da gayri meşru görüyoruz. Ne siyaseten, ne ahlaken, ne hukuken bu mahkemelerin kararları meşru değil" dedi.
 
Ramazan Bayramı'nı memleketi Tunceli'de geçiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabirine özel açıklamalarda bulunup, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Tunceli'de iki gün geçirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Hem Tunceliler ile hem akrabalarımla, rahmetli olan annem babam ve akrabalarımıza dualarımızı ettim, mezarlarını ziyaret ettik. Tunceli'de çok sıcak bir şekilde karşılandık, bütün hemşehrilerime şükran borçluyum. Güzel bir gezi oldu, iyi bir bayram gezisi oldu, bizim içinde çok iyi bir moral oldu. Hava güzel, iklim güzel, zaten Tunceli'nin insanları da güzel. Sadece Tunceli'nin, Anadolu'nun çeşitli illerinden Tunceli'ye gelenler ile de zaman zaman sohbetler ettik benim için güzel bir gezi oldu."
 
"TÜRKİYE'NİN HUZURA, BARIŞA İHTİYACI VAR"
 
Başbakan Erdoğan'ın Sivas'ın ötesine geçemiyorlar eleştirisine Kılıçdaroğlu, "Bayram gününde sayın Başbakanı aslında doğrudan hedef almak eleştirmek istemiyorum. Nedeni de şu, Türkiye'nin huzura ihtiyacı var siyasetçiler arasındaki kısır çekişmenin aslında topluma yarar getirmediğini hepimiz biliyoruz. Onun yerine daha olgun bir dil kullanmamız gerekiyor. Yumuşak bir dil kullanmamız gerekiyor, daha kucaklayıcı daha sevecen bir dil kullanmamız gerekiyor. Özellikle bunu bayram günlerinde yapmamız gerekiyor. Türkiye'nin büyük bir huzura ihtiyacı var, barışa ihtiyacı var. Türkiye'nin özgürlüğe ihtiyacı var ve Türkiye'nin ortak paydalarını büyütmeye ihtiyacı var. Türkiye'nin içte ve dışta gerçekten çok ciddi sorunları var. Bu sorunları aşmak gerekirken kendi içimizde didişmek ne Türkiye'ye yarar getirir ne de insanımıza yarar getirir" dedi.
 
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Tuncelili Kemal Kılıçdaroğlu, bir gün başbakan olabilecek mi sorusu üzerine, şunları söyledi:
 
"Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları birlikte cumhuriyeti kurdular, yani saltanat yıkıldı halkın iradesi esas alındı. Cumhuriyet'in getirdiği fazilet ve yarar nedir? Az önce siz söylediniz, Kayseri'den Abdullah Gül çıkıp Cumhurbaşkanı oldu, Rize'den Recep Tayyip Erdoğan çıktı yine onun söylemi ile Rize'den yırtık ayakkabıyla İstanbul'a geldi ve bu ülkenin Başbakanı oldu. Ben Kemal Kılıçdaroğlu, Nazimiye'nin küçük bir köyü Ballıca'da doğuyorum ve geliyorum, bu ülkenin ana muhalefet partisi genel başkanı oluyorum. Cumhuriyet budur. Halkın iradesi budur, halkın iradesine saygı budur. Bizim cumhuriyeti demokrasi ve özgürlükler ile taçlandırmamız lazım. Eğer siz cumhuriyeti demokrasi ve özgürlükler ile taçlandırırsanız daha görkemli ve daha saygın bir Türkiye'yi yaratmış olursunuz. Şu andaki önümüzdeki en büyük eksikliliğimiz özgürlük ve demokrasi bağlamındadır. Bunu genişletmemiz gerekiyor, bu konuda caba harcıyoruz, hep beraber harcayacağız. Bakın en son Gezi direnişi oldu, Ne istiyor gençler? Daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi istiyor. O halde siyasetçiler olarak hem cumhuriyetin faziletlerinde bahsediyoruz, cumhuriyetin bizi getirdiği noktalardan söz ediyoruz ama o gençleri dinlemiyoruz. Yanlış yapıyoruz o gençleri daha fazla dinlemeliyiz, onlara daha fazla özgürlük daha fazla demokrasi vaad etmeliyiz. Vaadin de ötesine geçip bunu gerçekleştirmeliyiz."
 
STADYUMDAKİ SLOGAN YASAĞI
 
Kılıçdaroğlu, stadyumlarda siyasi içerikli sloganların yasaklanmasının gündemde olduğu yönünde soruya, "Yasaklar ile bir şey elde edilmez. Dünyada elde edilmemiştir, yasakla ne yapacaksınız? Tam tersine yasakladığınız alanı daha fazla tahrik ediyorsunuz. Kitap yasaklandığı zaman bakıyorsunuz o kitap daha fazla satıyor. Şimdi slogan yasaklarsanız ne olur? o slogan daha çok atılır. Bu nedenle demokrasilerde yasaklamak değil, özgürlük alanını genişleterek siz sorunu çözersiniz. aklın ve mantığın getirdiği yol budur.
 
"CHP'DE DİĞER PARTİLERDEKİ TABLOYU İSTEMİYORUZ"
 
"Hükümetin ve bazı çevreler sürekli olarak partinizdeki çok sesliliğe yönelik eleştiriler var. Farklı değerlendirmeler var, parti içi demokrasi CHP'de tam işliyor mu? " sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Bu ülkeyi çok partili rejimi getiren biziz, bu ülkeyi demokrasiyi getiren biziz yani CHP'dir. Bu ülkeye cumhuriyeti getiren de CHP'dir. Bu ülkeyi sosyal demokrasiyi getiren de CHP'dir. Yani üç büyük devrimin altında CHP imzası var. Şimdi biz diyoruz ki, dördüncü bir devrime hazırlanalım yani demokrasi ve özgürlük. Daha fazla özgürlük getirelim bunun mücadelesini veriyoruz. CHP'de diğer partilerdeki gibi bir tabloyu biz istemiyoruz. İnsanlar düşüncelerini özgürce dile getirsinler. Şunu düşünebiliyor musunuz? Bir parti diyor ki, siz sadece benim söylediğimi söyleyeceksiniz. Başka bir şey söylemeyeceksiniz. Demokrasi bumudur? CHP'ye dönüyorlar diyorlar ki bakın AKP'de Erdoğan ne söylüyorsa, hepsi aynı şeyi söylüyorlar. Sizde öyle olun o zaman demokrasiyi rafa kaldırmış oluruz. Bizde diyoruz ki herkes düşüncelerini özgürce dile getirecektir. Sonra ne olacak partinin bir görüşü olacak, partinin görüşü dillendirilecek. Ama o görüş olgunlaşmadan önce insanlar dünya görüşlerini, sorunun lehte ve aleyhte neler getirip neler götürebileceğini özgürce tartışa bilmeliler. CHP zaten bunu yapıyor" dedi.
 
"TÜRKİYE'NİN DAHA FAZLA ÖZGÜRLÜĞE İHTİYACI VAR"
 
Kılıçdaroğlu, "Yıllarca çatışmaların yaşandığı Tunceli'den Türkiye'ye hangi barış mesajını vermek istesiniz?" sorusu üzerine, şöyle dedi:
 
"Biz 17 maddelik özgürlük ve demokrasi bildirgesi yayınladık. Bu çok önemlidir 17 madde çok önemlidir. Yüzde 10 seçim barajından tutun cem evlerinin kurulmasına kadar. Her alanda toplumu rahatlatacak özgürlük ve demokrasi söylemlerini geliştirdik. Teklifleri hazırladık, yani yasa tekliflerini hazırladık TBMM'ye sunduk. Gerçekten samimiyiz bu ülkenin demokrasiye daha fazla özgürlüğe ihtiyacı var. Bakın şu çok önemli özgürlük ve demokrasi istenildiği zaman olmuyor, gereğinin de yapılması lazım. Biz gereğini de yaptık kanun tekliflerini hazırladık, TBMM başkanlığına sunduk. Arzumuz şudur, demokrasi ve özgürlük isteyen bütün siyasal partiler iktidar partisi de dahil bu söylemlere sahip çıksınlar. Belki bizim eksiğimiz olabilir, fazlamız değil onlar eksikliklerimizi tamamlasınlar. Yeni öneriler getirsinler, biz özgürlük alanını genişletmiş olalım böylece toplumun her kesimini kucaklamış oluruz. Üniversitelere özgürlük getirmemiz lazım, sokakta insanlar rahatlıkla konuşabilmeli. Düşünebiliyor musunuz, sokakta 3 vatandaş yan yana geldiği zaman polis onları gözaltına alıyor. Duran adamı düşünün, durarak protesto yaptı ve sadece duruyor. Durduğu yerde üstü aranıyor, burada duramazsın deniliyor. Bunlar demokrasilerde olmaz. Sağlıklı çalışan bir demokraside insanların düşüncelerini özgürce ifade etme özgürlüğü vardır. Bakın bizim anayasamız şunu söyler; silahsız ve eylemsiz her yurttaşın gösteri yapma hakkı var. Bu haktır demokrasilerde. O halde insanlar silah kullanmadıkları sürece, saldırmadıkları sürece, insanların gösteri yapma hakkı vardır. Bu anayasanın yurttaşlara verdiği bir haktır. Üstelik bu hakkı veren de 12 Eylül anayasasıdır. Şimdi biz 12 Eylül anayasasının getirdiği bu hakka bile tahammül edemiyoruz. Bunu bile kaldırmaya çalışıyoruz, bunlar doğru değil."
 
"BÜTÜN YETKİLERİ TOPLAMAK DİKTATÖRLÜKLERDE OLUR"
 
Kılıçdaroğlu, "Sizce Türkiye'de özgürlükler kısıtlanıyor mu? İnsanlar temel hak ve özgürlüklerini rahatlıkla kullanabiliyor mu?" sorusu üzerine, "Demokrasi getiriyorum, demokrasiyi geliştireceğim veya demokrasiyi derinleştireceğim diyen bir siyasal iktidarın çıkıp şunu söylemez. Yasama ve yargı benim için ayak bağıdır diyemez. Güçler ayrılığı ne olduğunu bilmesi lazım. Gücün bir kişide toplanmasının demokrasi açısından sakıncalarının bilinmesi lazım. Anayasa neden bir kişiye bütün yetkileri vermemiştir, bunun kavranması lazım. Siz bütün yetkileri kendi üstünüzde toplamak istiyorsunuz ve ben her şeye muktedirim diyorsunuz bu ancak diktatörlüklerde olur demokrasilerde değil" dedi.
 
"ÖZEL MAHKEMELERDEKİ KARARLARI GAYRİ MEŞRU GÖRÜYORUZ"
 
Kılıçdaroğlu, Ergenekon'da mahkemenin verdiği kararların ardından yaptığı açıklamaya Başbakan Erdoğan'ın sert tepki gösteren açıklamaları üzerine, şunları söyledi:
 
"Özel yetkili mahkemeler demokrasilerde olmaz. Özel yetkili mahkemeler verdiği kararlar demokrasilerde meşru değil. Yargının bağımsız ve tarafsız olması lazım, yargının siyasi otoritenin elinde olmaması lazım. 12 Eylül sıkıyönetim mahkemeleri demokratik miydi? Hayır değildi. O mahkemelerde verilen kararlar toplum vicdanında kabul gördü mü? Hayır. 27 Mayıs darbesi sonrası Menderes'in idamını öngören mahkeme doğal bir mahkeme miydi? Hayır. O mahkemenin verdiği kararlar toplum vicdanında kabul gördü mü? Hayır. Ben ne söylüyorum olağanüstü mahkemeler, siyasi otoritenin elinde olan mahkemelerdir. Olağanüstü mahkemeler adalet dağıtmaz, olağanüstü mahkemeler siyasi otoritenin gereklerini yerine getirir. Onların buyruklarını yerine getirir o nedenle bu mahkemelerin vermiş olduğu kararları biz meşru olarak görmüyoruz. Orada görev yapan yargıçları da yargıç olarak görmüyoruz. Kimse kusura bakmasın. Siz savunma hakkını kısıtlarsanız biz onu yargıç olarak mı göreceğiz? O mahkemeyi de adalet dağıtan mahkeme olarak mı göreceğiz? Usul çok önemlidir. Bütün usulleri ayaklar altına alacaksınız, ben istediğimi yaparım istediğim kararı veririm diyeceksiniz. Bir de bu mahkemedir verdiği karara uyacağız diyeceğiz. Bizde bu kararları meşru göreceğiz. Kimse kusura bakmasın, doğal yargının dışındaki bütün yargı alanlarını biz meşru görmüyoruz. O alanlarda verilen kararları da gayri meşru görüyoruz. Ne siyaseten, ne ahlaken, ne hukuken bu mahkemelerin kararları meşru değil."
 
Yaklaşın yerel seçimlerin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Her siyasal partinin hedefleri var tabi. Daha fazla kazanmak, daha fazla oy olmak, daha fazla belediye de iktidar olmak. Bizim de hedeflerimiz var, çalışıyoruz çaba harcıyoruz, bu konuda. Bu konuda iğneyle kuyu kazar gibi çalışıyoruz. Ekiplerimizi kurduk, onlar çalışıyorlar. Milletvekillerimizi Anadolu'ya gönderdik. Önce milletvekili çıkaramadığımız illerden çalışmalara başladık ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu süreç içinde daha iyi sonuçlar elde edeceğiz" dedi.
 
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül konusunda netleşen bir durumun olup olmadığı yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Hayır netleşen bir durum yok. Havaalanında sadece karşılaştık. Sayın Sarıgül başka bir yere gidiyordu. Ben Ankara'ya gidiyordum orada karşılaştık. İki sosyal demokrat kişi olarak tokalaştık, birbirimize başarılar diledik" dedi.
 
TUNCELİ'DEKİ İŞSİZLİKTEN ETKİLENDİ
 
Tunceli'deki iki günlük gezisinde etkilendiği bir durumun olup olmadığı sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "İşsizlik, gencecik çocuklar üniversiteyi bitirmişler. Anneler, babalar büyük fedakarlıklar yapmış, yememiş yedirmişler, içmemiş içirmişler, üniversiteye göndermişler mezun olmuş askere gitmiş, gelmiş ama işsiz bir anne, baba için son derece çok zor bir tablo. Anneler çocuklarımıza iş bulun diyor. Çocuklar üniversiteyi bitirdi işsiz diyorlar, bunu siyasal iktidarın görmesi lazım. Milyonlarca çocuk ve gencimiz işsiz gençlerde işsizlik oranı yüzde 35'lere tırmandı. Çok önemli bir rakamdır eğer siz gençlere iş bulamayacaksanız, nasıl olacak bu ülkenin hali. Şimdi kalkıp diyorsunuz ki, bu gençlere 3 çocuk doğuracaksınız. Nasıl olacak? İşi yok, gücü yok, önce iş vereceksiniz o çocuk çalışacak alın teri dökecek ve evine helal ekmek götürecek. Üç mü, 4 mü çocuk yapacak o da onun taktiridir. Yapmamız gereken onun yani gençlerin ekonomik sorunlarını çözmektir. Ülkeye gerçekten barış getireceksek yolu buradan geçiyor. Herkesin iş, aş sahibi olduğu bir düzende barış olur. İşsizliğin olduğu yerlerde barış olmaz, huzur olmaz. Bir ailede bir kişi işsizse inanın o aile huzursuzdur. Bu durum sadece Tunceli'ye özgü de değil, Hatay Dörtyol'a gittim, bir baba yanıma gelerek, ağlayarak 4 yıldır oğlunun atanmasını beklediğini söyledi. Bu babanın dramını görmek, yaşamak lazım yazık günah. Bu tablo hazmedilecek bir tablo değil. Bakın bunlar Türkiye'nin gündemine pek gelmiyor. Çünkü başka şeyler tartışılıyor, oysa ki işsizlik gerçekten çok yüksek rakamlarda, milyonlarca gencimiz işsiz" dedi.
 
Memleketi Tunceli'de önemli bir yatırım göremediğini belirten Kılıçdaroğlu,"Öyle çok büyük yatırımlar yok. ne yapmışlar ki? Sadece bir hastane yapmışlar" dedi.
 
Doğu ve Güneydoğu'ya özel yatırım gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Yeni cazibe merkezleri gerekiyor. Özel yatımcıların getirilmesi gerekiyor, göçün engellenmesi gerekiyor. En önemlisi bu bölgelerde yeni istihdam merkezleri yaratılması gerekiyor. Barışı, huzuru sağlamının yolu budur. Yeni bir ekonomi politikası, üretime dönük bir ekonomi politikası, tüketime değil. Üretim desteklenmeli ve bölgedeki işsizlik sorunu bir an önce çözümlenmeli, yeni iş alanları yaratılmalı. Üreten Türkiye'nin saygınlığı vardır. Üreten Türkiye işsizliği azaltır. Ama siz bir tüketim toplumu yaratırsanız, farklı bir tablo ile karşılaşırsınız. En önemli olan yeri üretim politikaları üretmek ve toplumumda adaletli bir ekonomi politikası ile işsizliği önlemek gerekiyor" dedi.