Ali Rıza Aydın

Ali Rıza Aydın

Kararlılık

Siyasi davalar kararlılık gerektirir.İktidar-hukuk-devlet-sermaye bütünlüğü gerektirir. Ezenle ezileni, suçluyla suçsuzu bir arada tutarak, kaos ortamında gerçek hedefi ve suçu örtmeyi, varlığı yoklukla, varsıllığı yoksullukla beslemeyi gerektirir.Siyasi davalarda, yargılayanların marifeti kararlılık, yargılananların suçu,Tahsin Yücel’in “Gökdelen”deki deyişiyle,"suçsuzluk"tur.

Soruşturmasından Emniyet damgalı iddianamesine, yargıcından mahkemesine, planlı, programlı, köstebekli, anahtar teslimi bir iş… Saymakla bitmeyecek her türlü olumsuzluk, hukuksuzluk ve adaletsizlik örnekleri… Hukuk eğitimini altüst edecek yanlışlıklar komedyası… Duran saat bile günde iki kez doğruyu gösterirken, içinde doğru aramaya kalkılan bir adaletsizlik batağı… Dört dörtlük Hollywood filmi… Ve siyasal iktidarın, devleti ve toplumu dönüştürme hedefiyle çakışan sözde hukuk, adalet ve demokrasi kararlılığı… Darbeyi yıkma adı altında iktidar karşıtlığını yıkma, kendinden olmayanı sindirme, halka korku salma kararlılığı… Vahşi kapitalizmin kucağında kuzu gibi oturmak için, düşman ve suç yaratıp, insanları demir parmaklıkların arkasına atma, avantür filmini kapalı gişe oynatma kararlılığı…

Siyasi davalar kararlılık gerektirir. İktidar-hukuk-devlet-sermaye bütünlüğü gerektirir. Ezenle ezileni, suçluyla suçsuzu bir arada tutarak, kaos ortamında gerçek hedefi ve suçu örtmeyi gerektirir. Varlığı yoklukla, varsıllığı yoksullukla beslemeyi gerektirir. Siyasi davalarda, yargılayanların marifeti kararlılık, yargılananların suçu, Tahsin Yücel’in “Gökdelen”deki deyişiyle, “suçsuzluk”tur.

AKP, karşıtlık ve yıkım üzerine kurduğu politikasında, dönüştürdüğü hukuk ve yargının desteğiyle, “polis” bayrağının yanına “yargı” bayrağını çekmiş; direnme hakkını kullanarak Haziran Direnişi’ni gerçekleştiren, bedelini de canıyla kanıyla ödeyen halka, “bırakın dokunanı, yan gözle bakanı bile yakarım” tehdidini savurmaya devam edeceğini haykırmıştır. Ancak, artık polis baskının, gözaltı ve tutuklamanın, suç ve cezanın tehdit olarak kullanılmasından korkan, sindirilmiş bir halk yerine, AKP ve sömürü gerçeğini gören, gereğinin ne olduğunu bilen, örgütlenerek büyüyen, korkanlara ve işbirlikçilere de dersini veren kararlı bir halk vardır.

Türkiye’nin gerçeği, siyasal davaların konu ve sanıklarından, hukuksuzluk ve adaletsizliklerinden çok çok öte, eşitsizliği, gericiliği, hukuksuzluğu ve adaletsizliği ülke yönetimine ve toplumsal yaşam tarzına yerleştiren bir siyasal iktidarın varlığıdır. İktidar, dönüştürdüğü Cumhuriyet ile yetinmemekte, ülkenin geleceğini de ipotek altına alma girişimlerini sürdürmekte, karşıtlara ve halka saldırıyı alışkanlık haline getirmektedir. Sözde, halkı kötü alışkanlıklardan koruma uğruna, vücut bütünlüğüne, düşünceye ve toplumun damarlarına el atan kötülüklerini perdelemek için elinden geleni yapmaktadır.

Siyasi olan her şeyin karşılığı da siyasidir. İktidar, hukuk ve yargıyı siyasetinin emrine soktukça ve meşruiyetin mutlak sahibi halkı baskı altında tutmada dayattıkça, halka da kendisini koruma, geleceğini güvence altına alma, eşitlikçi ve özgürlükçü düzenini kurma hakkı doğmaktadır.

Aslında AKP’nin yaptığı her şey, Meclis’teki muhalefet partileri dahil herkesin gözünün önünde gerçekleşmektedir. Suyun yatağı herkesin gözü önünde değiştirilmektedir. Sorun, AKP’nin yaptıklarına, devletin içinde ve dışında kimlerin ne kadar göz yumduğu, ne kadar ortak olduğu, hatta ne kadar çıkar sağladığı, kimlerin boyun eğmediğidir. Sorunu besleyen ise devletin içinde ve dışında, AKP hukukunu aşırı uysallıkla meşrulaştırmak, bu hukuk içinde kalmayı legal, aksini illegal saymaktır. Bu kestirmecilik, demokratiklik falan değil, demokratik hukuk devletini, “kanun-polis” devleti yapmakla özdeştir. Halk boğulurken, AKP’nin demokrasi havuzu içinde oyalanıp, otoriter yönetime nefes aldırmaktır.

Haziran Direnişi, direnme hakkının, meşruluk sınırları içinde ve barışçıl olarak kullanılmasıyla, ezilen halk bileşiminde özgün kararlılık örneğini vermiştir. Özellikle sosyalist sol, hakların nasıl korunacağına, geleceğin nasıl kurulacağına, örgütlü mücadelenin sürekliliğine ilişkin kararlılıklarını göstermeye devam etmektedir. Direnişin illegal olduğunu söylemek, AKP’ye karşı tavır alamamak ya da aşırı uysal kalmak ise AKP’ye yaramaktadır. AKP, bu tavırsızlığı ve uysallığı iyi kullanmaktadır.

AKP’nin yeni anayasa ve demokratik açılım dahil hiçbir girişimine ortak olunmaması gerektiğine dair tüm yapılanlar apaçık ortadadır. Başta Meclis içindeki muhalefet partileri olmak üzere, uysallık maskesinden sıyrılamayanlar için gerçek muhalefetin ve mücadelenin nasıl yapılacağına ilişkin emareler ise Haziran Direnişi içinde fazlasıyla vardır. Geriye, kesintisiz bir kararlılık kalmaktadır: “Aynı gemideyiz” diyenlere karşı laf ebeliğini bırakıp, sömürü düzenini değiştirme kararlılığı…

soL portal

Önceki ve Sonraki Yazılar