Karabudun'un öfkesi, sabrından daha büyüktür!

Karabudun'un öfkesi, sabrından daha büyüktür!

Gençliği 'ak- kara' diye ayrıştıran Başbakan Erdoğan bu gerçeğin farkında mı?

Karabudun'un öfkesi, sabrından daha büyüktür!
Gençliği 'ak- kara' diye ayrıştıran Başbakan Erdoğan bu gerçeğin farkında mı?
Yusuf Yavuz
ODTÜ olaylarının üzerinden on gün geçmiş olmasına rağmen öğrenci protestolarına yönelik öfkesi bir türlü dinmeyen Başbakan Erdoğan, dün yine benzer tavrını sürdürerek öğrencilere yüklendi.
Erdoğan'ın akılalmaz hiddeti ve öğrenci protestoları karşısında gösterdiği orantısız tepki bir yana, bugünkü açıklamalarıyla işi gençliği kamplara ayıracak boyutlara götürmesi oldukça düşündürücü.
ODTÜ'YE KARŞI ERDOĞAN'IN İMANLI 'AK' GENÇLİĞİ
Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 76. yıl dönümü nedeniyle AKP Gençlik Kolları tarafından parti genel merkezinde düzenlenen anma programına katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmanın önemli bölümünü ODTÜ olaylarına ayırdı. Partili gençlere Mehmet Akif  Ersoy'un yaşamından örnekler aktaran Erdoğan, ''bugün, elinde taşla sopayla molotofkokteyliyle değil, göğsünde iman ile elinde bilgisayar, Kur'an ile zihninde ilim ile hakkı söyleyen, hakk'a çağıran bir gençlik var. Hiç tereddütsüz söylüyorum o gençlik, akgençliktir'' ifadelerini kullandığı konuşmasında nefret söylemini aratmayan cümleler kurmaktan kaçınmadı.
AK GENÇLİK BİLGİSAYARLA DOLAŞACAK
ODTÜ'lü öğrencilerin protestosu sırasında molotof koteyli ve demir bilye kullanılmadığı, lastik yakılmadığı söylense de Erdoğan'ın fena halde kişiselleştirmiş olduğu anlaşılan protestolara yönelik öfkesi yatışmış görünmüyordu. Erdoğan, ODTÜ olaylarına yönelik sert söylemini şöyle sürdürdü: "Birileri ellerinde döner bıçaklarıyla molotoflarla sapanlarla demir bilyelerle kilit taşlarıyla dolaşabilir ama AK Parti'nin gençliği bilgisayarıyla dolaşacak. O tuşlarla dünyaya yeniden dirilişimizin destanını yazacak. Bugün tarihini bilen, medeniyetini bilen, içinde yaşadığı coğrafyayı çok yakında tanıyan, dünyayı yakından takip eden bir AK Parti gençliği var.''
BİNLERCE YILLIK 'AKBUDUN-KARABUDUN' SAVAŞI
Erdoğan'ın her fırsatta ODTÜ'ye yüklenerek gerilimi tırmandırması bir yana, gençliği 'ak' ve 'kara' diye ayrıştıran söylemi oldukça tehlikeli bir noktaya doğru gidiyor. Eski Türkler'le ilgili kullanılan "akbudun- karabudun" söylemi, aslında sınıfsal bir ayrıma işaret ediyordu. Ak ve kara söylemlerinden hemen anlaşılacağı gibi, "Akkemik budunu" zengin sınıfı, "Karakemik budunu" ise yoksulları tanımlıyordu.
KARADONLULAR İHTİLALİ DİYE GELİP AKDON GİYENLER
Daha önce de dillendirdiğim bir konuyu bir kez daha anımsatmakta yarar var: 2002 seçimlerinin ardından iktidarı devralan AKP'nin bu zaferinin ardından bu ülkenin İslamcı yayın organlarında "Karadonlular ihtilali" gibi başlıklar atılmıştır. Yıllardır biriktirilen öfkenin patlaması ve sahip olunan iktidarın sindirilmesi kolay değildi elbette ancak salt "bunlar Müslüman abi, bunlar yemez" söylemleriyle oturulan koltuklarda geçen on yılın ardından, kimin neyi, ne kadar yediğine ilişkin yazılacak ciltlerden koca bir külliyat oluşacak aşamaya gelindi. Karadonlular söylemiyle ülkeyi yönetme ihalesi verilenlerin iktidar sarhoşluğuyla ilk iş olarak akdon giymelerini, gömlek değiştirmekle de anlatamayacağımız derin kökleri var.
AKBUDUNDAN NEFRET EDİP, AKBUDUNLAŞMAK
İktidara geldiklerinin ertesinde; "onlar simit sattı", "o pekmez kaynattı", "Erdoğan su sattı, karamela sattı!" gibi söylemlerle karabudun mensuplarının gönlünü okşayanların "akbudun" nefreti, muktedirlik kompleksleriyle birleşince içlerindeki biriken irinler birer birer patladı. Ardın ardına açılan davalar, dünyayı şaşkına çeviren hukuksuzluklar ve giderek bir yaşama biçimine, reflekse dönüşen "mağduriyet" psikolojisi, demokrasi talebi ve vesayet sosuyla süslenenerek "savaşır" göründükleri akbudunların yerine geçmekle kalmadı, kendi akbudununu yarattı.
Başbakan Erdoğan'ın her fırsatta dillendirdiği imanlı gençlik, ak gençlik vb söylemleri toplum üzerinde oluşturulan ayrımcı tutumun ve nefret söylemiyle ötekileştirilen kapsamlı bir toplum kesimine yönelen hiddet, halka mavi boncuk dağıtılan 'demokrasi soslu' ünlü balkon konuşmalarının iktidara giden yolda birer araç olduğunu düşündürtüyor.
ZAİM'İN REKTÖRÜ VARSA...
Bilim üretmesi gereken üniversitelerin iktidar baskısıyla oluşturulan nefret söylemi korosuna birer birer katılmaları gelinen noktanın boyutunu gösteriyor. Ömrünü Peygamber sözü üzerine vakfettiği söylenen 'İslamcı ekonomist' ve Moon tarikatının Türkiye'de ilişki kurduğu akademisyenlerin başında gelen, Abdullah Gül'ün hocası, Erdoğan'ın 'saygı' duyduğu isimlerin başında gelen Sabahattin Zaim'in adına kurulan üniversitenin rektörü Adem Esen'in'le ilgili iddialar da cabası. Esen'in, 2004 yılında Konya'da yaşanan ve 92 kişiye mezar olan Zümrüt Apartmanı faciasının ardından ODTÜ'nün hazırladığı rapordan dolayı açıklama yaparak intikam almaya çalıştığı iddiaları bir iki gündür medyanın da gündeminde. Esen, o yıllarda facianın yaşandığı bölgede sorumlu belediye başkanıymış...
Esen'in ODTÜ öfkesinin derinliğini bilemiyoruz ancak ne kadar iktidar olursa olsun muhafazakar kompleksin bir türlü sona ermediği, ermeyeceği kesin. Yaşam alanlarına sahip çıkanları eşkıyalıkla, vatan hainliğiyle suçlayan, her eleştiriye, tepkiye biber gazıyla, copla, TOMA'yla karşılık veren derin kompleksin geçmesini beklemek en hafifinden safdillik olur.
ERDOĞAN KAHVEDEKİLERE NEDEN KIZDI
Erdoğan'ın Refah Partisi'nden İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne aday olduğu günlerde işadamı hemşehrileriyle birlikte gittiği bir seçim gezisinde, o yıllarda Erdoğan'a göre mahallede daha çok bilinen inşaatçı hemşehrisine hürmette kusur etmeyip ayağa kalkan kahvehane sakinlerinin, kendisine aynı ölçüde hürmet etmemesine tanımamasına hayli öfkelenen Erdoğan'ın, "başkan olunca bu kahveyi kapatacağım" dediği iddiası bir Laz fıkrası gibi hala anlatılır...
Mahalle kahvesindeki öfke, bugün devlet yönetimine taşınmıştır.
KARABUDUN'UN ÖFKESİ, SABRINDAN DAHA BÜYÜKTÜR!
Karabudunluk söylemiyle iktidara gelip, on yılda çevresinde akbudunlardan bir saltanat kuran Erdoğan'ın kişiliğinde çarpıcı biçimde vücut bulan mufazakar nefret söylemi, toplumu kendi anlayışına göre dizayn etmeye çaşılan yüz yıllık rüyanın yarattığı kabustur.
Son söz; devletler kurup devletler yıkan karabudunun öfkesi sabrından daha büyüktür!
 

Karikatürler Sunder Erdoğan