Kanserli Dilek'e büyük Destek Geldi

Kanserli Dilek'e büyük Destek Geldi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın kanser hastası genç kızın cebine para koyup yollamasına sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu,“Dilek’e yapılan muamele toplumun vicdanına atılan bir tokattır” dedi. Türkiye’de ilaç karaborsası oluştuğunu bildiren Kılıçdaroğlu, hükümetin, mahkeme kararlarına karşın dört yıldır fiyat komisyonunu toplamadığı için ilacın karaborsaya düştüğünü açıkladı.
 
Anayasa’mızda değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden birisi de 2’nci madde olduğunu ve bu maddenin “Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Trakya Üniversitesi 3. sınıf öğrencisi Dilek Özçelik’in karşılaştığı muameleye dikkat çekerek, şöyle konuştu:

“Kanser ilacını bulamıyor, güçsüz, sosyal devletin koruması altında olması gerekiyor, tedavi edilmesi gerekiyor onun. Nereye el attıysa sorununu çözemedi. Belediyenin önünde bekledi, caminin önünde bekledi, bakanı bulurum da sosyal devleti hatırlatırım ona, benim tedavi olmam gerekir diye bir kararlılık içinde bekledi. Biliyorsunuz, kanser hastaları kalabalığa karışmazlar korunmaları için ama o her şeyi göze aldı, ilaca ulaşması gerekiyordu ve bakanı yakaladı. Derdini anlatıyor bakana, değerli arkadaşlarım. Sayın Bakanın verdiği yanıt: Al bu parayı, başka ne yapacağım? Al bunları, cebinden düşürme.

“21.Yüzyılın Türkiye’sindeyiz. Kanser yaşayan bir üniversite öğrencisinin dramını konuşuyoruz biz. ‘Al bu parayı, düşürme. Başka ne yapacağım?’ diyor. Buna karşılık, Dilek Kardeşimiz, o bakana da onun gibi düşünenlere de çok güzel bir ders veriyor. Değerli arkadaşlar, verdiği yanıt şu: ‘Ben dilenci değilim Sayın Bakan’ diyor. Ve devam ediyor. ‘İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım’ diyor. Ve şöyle devam ediyor: Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda.”

Bu görüntünün, 21. Yüzyılın Türkiye’sine yakışan bir bir görüntü olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“O bakan, bir eli yağda öbür eli balda olan bakandır. O üniversite öğrencisinin tedavi görmek için verdiği mücadeleyi anlayabilecek kapasitede de değildir. Parayı sıkıştırır avucuna ‘Başka bir şey yapamam, parayı da düşürme’ diyor. Değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek kadar önemli olan sosyal devlet ne idi? Güçsüzleri korumak değil miydi? Tam tersine baştan savıyorsunuz siz onu. Anayasayı çiğniyorsunuz siz, sosyal devlet kavramının tümüyle içini boşaltıyorsunuz siz.”

Özçelik’in “Ben dilenci değilim” derken, aslında bütün hastaların sorunlarına tercüman olduğunu ve “Senin görevin bana para vermek değil, sosyal devletin gereği olarak benim tedavi edilme olanağımı sağlayacaksın sen” mesajını verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, Bayraktar’a “Ama insanlıktan nasibini alamayanlar Dilek’in hâlinden anlayamazlar, önce insanlıktan nasibini alacaksınız” diye sert bir biçimde çıkıştı.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siz ona bu muameleyi yaparsanız, diğer vatandaşlara kim bilir neler yapıyorsunuz. Kimse kafasını kuma sokmasın arkadaşlar, Türkiye’nin gerçeği budur, AKP’nin gerçeği de budur. Dilek’e yapılan muamele toplumun vicdanına atılan bir tokattır. Herkesin uyanması lazım, gerçeği görmesi lazım artık. Sağlık sistemi diye diye çok büyük laflar ettiler. Sözde 18 yaşına kadar bütün çocuklar parasız tedavi edilecekti! Hepsi hikâye. Çocuğunuzu alın, herhangi bir hastaneye gidin, bakın bakalım parasız mı, paralı mı göreceksiniz.”

AKP’nin yaptığı sağlık reformuyla sağlığın parasız olduğunu söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, ancak sağlığın herkes için paralı hale getirildiğini belirterek, bir vatandaş hastaneye gittiğinde tam 10 ayrı ücret alındığını vurguladı ve şu bilgileri verdi:

“18 yaşına kadar herkes için sağlık parasız olacaktı ama bugün herkes için paralı. On ayrı işlemden para alıyorlar. Bunları sırayla saymak isterim: İlaç katılım payı alıyorlar yüzde 10 veya yüzde 20 ilaç bedeli üzerinden; muayene katılım ücreti alıyorlar 5 lira ile 12 lira arasında; reçete ücreti alıyorlar 3 lira; eşdeğer fiyat farkını alıyorlar en ucuzun üzerine yüzde 10 ilave ederek; kutu başına ayrıca para alıyorlar üç ilacı geçtikten sonra; özel hastaneler için yüzde 90’na varan fark alıyorlar; tetkik ücreti farkı alıyorlar; erken muayene ücreti farkı alıyorlar; öncelikle tetkik ücreti farkı alıyorlar; istisnai sağlık hizmeti parası alıyorlar ve üç ayrı yerde de hastaya ödetiyorlar. Hastaneye gittiğin zaman para ödüyorsun, ilaç aldığın zaman aynı hastalık için bir daha para ödüyorsun, aybaşında aylığını alıyorsun bakıyorsun aylıktan aynı hastalık için tekrar kesinti yapılmış.” 

Dilek olayı nasıl patlamasının asıl nedeninin AKP Hükümeti olduğunu ifade ederek, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilaç karaborsası diye bir kavram yoktu arkadaşlar. İlk kez bu olayda ilaç karaborsası gerçeğiyle karşılaştık. Pahalı ilaçlar karaborsaya düştü. İnsanlar tedavi olmak için karaborsadan ilaç temin ediyorlar. Dönem olur da pek çok ürün karaborsaya düşer ama sağlık konusunda ilacın karaborsaya düştüğünü AKP iktidarında gördük” dedi.

Kılıçdaroğlu, karaborsanın nedeninin AKP’nin ithal ilaçlar için 2004 yılında kurduğu komisyonun tam 4 yıldır toplanmaması olduğunu da şöyle açıkladı:

“İlaç İşverenleri ile hükümet bir araya geldi ve oturdular bir protokol imzaladılar. Dediler ki ‘İlaçta dönemsel avro değerlerini esas alacağız ve bunun üzerinden ilaç fiyatlarını belirleyeceğiz.’ Fiyat Değerlendirme Komisyonu oluşturdular. En son ithal ilaçta Fiyat Değerlendirme Komisyonu 2 Nisan 2009’da toplanmış durumda. O zaman Avro’da hesaplanan değer 1,95; 2004-2013 dört yıldır toplanmıyor. Şimdi kur 2,340. Protokole göre beş gün içinde toplanması lazım, dört yıldır toplanmıyor. Üretici firmalar ne diyorlar? ‘Bu fiyata satamayız, biz zarar ediyoruz.’ Ve ilaç karaborsaya düşüyor. Görevini yapmayan kim? Siyasal iktidar. İlaç firmaları mahkemeye gidiyorlar, dava açıyorlar, mahkeme oy birliğiyle ‘Toplanacaksınız ve yeni bir fiyat belirleyeceksiniz’diyor. Mahkeme kararına uyan var mı? Hayır, ona da uyulmuyor.”