KANDİL'DEN FLAŞ AÇIKLAMALAR

KANDİL'DEN FLAŞ AÇIKLAMALAR

"Abdullah Öcalan Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye'deki gelişmeleri dikkate alarak ve sunulan yol haritası adı altındaki tasfiye planını dikkate alarak Demokratik Çözüm Taslağı'nı geliştirdi. Mademki sizler hep kamuoyuna çözümden yana olduğunuzu söylüyorsunu

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, Türkiye'ye süreçteki arabulucu ülke olarak ABD'yi önerdiklerini söyledi. Bayık, 14 Aralık operasyonu ile ilgili olarak da ne cemaati ne de hükümeti haklı görmediklerini söyledi.

MÜZAKERE TASLAĞININ 4 MADDESİ

Hükümet'in bundan öncesi süreçte 'çözüm' adı altında tasfiyeyi amaçlayan bir plan geliştirdiğini savunan KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, "Abdullah Öcalan Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye'deki gelişmeleri dikkate alarak ve sunulan yol haritası adı altındaki tasfiye planını dikkate alarak Demokratik Çözüm Taslağı'nı geliştirdi. Mademki sizler hep kamuoyuna çözümden yana olduğunuzu söylüyorsunuz, 'buyurun size çözüm taslağı' dedi. Bu son müzakere taslağını bunun için geliştirdi. Bu müzakere taslağında dört madde ve her maddenin alt şıkları var. 
BİRİNCİ MADDE

Öcalan, birinci maddede yöntem sorunu üzerinde duruyor. Yani Kürt sorunu hangi yöntem izlenerek çözümlenebilir? Bunun yöntemini ortaya koyuyor.
İKİNCİ MADDE

İkinci maddede ise müzakerelerin, çözümün hangi felsefe ile hangi teorik temelle, hangi tarihsel temele dayandırılarak geliştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü müzakere olacaksa onun mutlaka dayanabileceği tarihsel bir temelin, teorik bir temelin olması gerekiyor. İşte ikinci maddede Önder Apo bunları ortaya koyuyor.
ÜÇÜNCÜ MADE
Üçüncü maddede ise müzakere yapılacak konular neler olabilir bunları ortaya koyuyor. 
DÖRDÜNCÜ MADDE
En son 4. madde olarak da eğer birinci, ikinci ve üçüncü maddeler kabul edilir, bu temelde müzakereler gerçekleştirilir ve bir sonuca ulaşılırsa karşılıklı olarak onun pratik uygulamalarını kapsıyor. Pratikte bu anlaşma nasıl hayata geçirilecektir? Bu, karşılıklı paralel adımlar atılarak gerçekleştirilecek. Böylesi bir demokratik deklarasyonu ifade ediyor" dedi.

"TASLAĞI KABUL ETTİK"

KCK olarak Demokratik Müzakere Taslağı’nı değerlendirdiklerini ve bu taslakla sorunun çözümlenebileceğine karar verdiklerini belirten Bayık, bu kararlarını da İmralı'ya ilettiklerini kaydetti. Bunun karşısında Hükümet'ten bu taslağı kabul edip etmediğini açıklamasını istediklerini ifade eden Bayık, "Eğer kabul ederlerse bu temelde hemen müzakerelere başlaması gerektiğini söyledik. Çünkü Abdullah Öcalan bu Demokratik Müzakere Taslağı'nın hangi süreçlerde, hangi maddelerinin ele alınabileceğini de ortaya koymuş durumda. Çünkü Türkiye'de bir seçim söz konusu. Sürekli, AKP geçmişten beri Kürt sorunun çözümünü hep dillendirdi ama çözüm yönünde adımlar atmadı her şeyi seçimlere kurban etti, iktidarına kurban etti. Yeniden böyle bir durumun yaşanmaması için Abdullah Öcalan seçimlerden önce bu sorunun eğer çözülecekse müzakere ile çözülmesi gerektiğini eğer çözülmeyecekse de bunun netçe ortaya çıkmasını istedi. Bunun içinde tarihler belirledi" dedi.

STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ YAPMIYORUZ

Yeni bir strateji değişikliği yapmadıklarını, stratejinin temellerini 1993'teki birinci ateşkesle birlikte geliştirdiklerini dile getiren Cemil Bayık, şunları kaydetti:
"Abdullah Öcalan'ın İmralı'da netleştirdiği paradigmanın temelleri birinci ateşkes ile atıldı ve o tarihten beri geliştirildi, netleştirildi. Yeni bir strateji geliştirilmiyor. 93'te temelleri atılan strateji esas alınıyor. Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü, barışçıl çözümü esas alınıyor. Bunun için hem 2013 Newroz’unda hem de şimdi geliştirilen Demokratik Müzakere Taslağı'nda bu stratejiye uygun çözümler geliştiriliyor. Burada sadece Kürt sorunun çözümü hedeflenmiyor. Aynı zamanda Türkiye'nin demokratikleştirilmesi, bu temelde Orta Doğu'nun demokratikleştirilmesi hedefleniyor. Onun için oldukça kapsamlı bir demokratikleşme hamlesini ifade ediyor. Doğru olan budur. Bu adımlar öteden beri atılırken elbette ki Abdullah Öcalan ve hareketimiz kendine ve halkına güvendiği için artık sorunun demokratik siyasal yöntemle çözümünde ısrar ettiği için birçok kez tek taraflı adımlar attı ve bugüne kadar getirdi bunu. Hem de bütün psikolojik özel savaş yöntemlerine ve sabote etme çabalarına rağmen tek taraflı ısrarlarla günümüze kadar getirildi. Ama hepsi iktidarca seçim oyunlarına, iktidar oyunlarına kurban edildi. Artık bu tarzda seçimlere kurban edilemeyeceği, iktidar amaçlarına kurban edilemeyeceği noktasına gelindi. Bu son Demokratik Çözüm Taslağı, burada geliştirilen tarihler bunu açıkça ortaya koyuyor. Artık eskisi gibi bizim tahammül etmemiz beklenmemelidir. Biz çok tahammül ettik hem kendimize güvendiğimiz için hem sorunun demokratik siyasal yöntemle çözümlenmesinde ısrarlı olduğumuz için tahammül ettik, bunun için de Türkiye'deki zihniyetin değişmesi, AKP'nin çokça dillendirdiği önündeki vesayet engelinin kalkması, yine Rojava'daki halkımızın geliştirdiği özgürlük devriminin gelişip kalıcı hale gelmesi için tahammül ettik ama artık bu tahammül sınırlarının sonuna geldik. Bunun için son bir kez Abdullah Öcalan Kürdistan halkına, Türkiye halklarına, Orta Doğu halklarına ve insanlığa duyduğu saygının gereği olarak bu müzakere taslağını geliştirdi."

"BEKLENTİMİZ TASLAĞIN KABUL EDİLMESİ"

Bayık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer Türkiye'deki hükümet bu müzakere taslağını kabul eder, belirlenen tarihlere göre adımlar atarsa bu bizim için memnuniyet verici olur ve istediğimiz de budur. Herkesin de beklentisi bu yönde ama bu taslağı kabul etmezse, bu temelde hemen müzakereye başlamazsa veya müzakereyi kabul eder ama bu takvimlere göre yürütmezse zamana oynarsa, süreci bu tarzda oyalar yine seçimlere götürmeye, bunu da iktidar amaçlı kullanmaya kalkarsa bunun bizim tarafımızdan kabul edilmeyeceği çok açıktır. Burada sorunuzdaki diğer noktaya da açıklık getirmek istiyorum."

"DİYALOGLA YAPILMASI GEREKENLER FAZLASIYLA YAPILDI"


Artık diyalogla çözümlenecek herhangi bir şey kalmadığını belirten Cemil Bayık, müzakerenin yapılması gerektiğine dikkati çekti. "Müzakere aşamasında her şeyin belgeli hale gelmesi gelmesi gerekiyor, yazılı hale getirilmesi gerekiyor ve karşılıklı imzalanması gerekiyor" diyen Bayık, "Türkiye hep işleri diyalogla yürütmek istiyor. Müzakere yapmak istemiyor. Buna geçmek istemiyor, hiçbir şeyin yazılı, imzalı olmasını istemiyor. Çünkü arkada hiçbir belge bırakmak istemiyor. Eğer belgeli olursa Türkiye bunları inkar edemez. İnkar etmeye kalktığında bunlar kamuoyu nezdinde paylaşılır. O zaman kimin sorunun çözümünden yana olduğu, kimin olmadığı kimin aldatmaya çalıştığı ortaya çıkar. İşte Türkiye hep işleri diyalog sürecinde tutmak istediğinden dolayı müzakereler için çalışmayı kabul etmiyor" diye konuştu.

"ÖNDERLİĞİMİZ İLE HAREKETİMİZ ARASINDA ÇELİŞKİ YOK"
Çözüm süreci konusunda örgüt içinde çelişki olduğu yönündeki iddialara da yanıt veren Bayık, "Bu konuda önderliğimiz ile hareketimiz arasında çelişki yoktur. Hiç kimsenin de böyle çelişkiler peşinde koşmaması gerekiyor. Bunlar boş çabalardır, bunlar hep kamuoyunu aldatmaya dönük psikolojik savaş çabalarıdır. Türkiye'de psikolojik savaş sürekli yürütülüyor. Sürekli gerçeklerin anlaşılmaması için gerçeklerin ters düz edilerek kamuoyuna sunulması için büyük çabalar yürütülüyor. Bu basın aracılığı ile yürütülüyor, bu partiler aracılığı ile yürütülüyor, bu bazı sivil toplum örgütleri aracılığı ile yürütülüyor. Bunu birçok kesim de biliyor. Bu rejim psikolojik savaşı yürütmeden, sürekli çelişki yaratmadan, sürekli birbirinin karşısına koymadan, sürekli düşman üretmeden kendini zor yürütebilir. Bunun için sürekli bu tip yöntemlere başvuruyor. Sürekli Abdullah Öcalan'la hareket hakkında veya hareket ile halk arasında veya Abdullah Öcalan ile halk arasında çelişkiler hep yaratılmaya çalışılıyor. Biraz da asılında bu istendiği için yapılmak isteniyor. Bunun için hep bu yöntemlere başvuruluyor. Sürekli hareketimizle Abdullah Öcalan karşı karşıya getirilmek isteniyor. Bunu sadece hareketimiz ile önderlik arasında yapmıyor. Bunu legal siyaset ile önderlik arasında da yapmaya çalışıyorlar. Çözüm amaçları olmadığı için bu yöntemlere başvuruyorlar. Eğer çözüm amaçları olsaydı kesinlikle bu tip yöntemlere başvurmazlardı daha saygılı yaklaşırlardı" dedi.

"BİR GÜN BİLE KAYBEDİLMEMESİ GEREKİYOR"

Çözüm sürecinin ilerlemesi konusunda tek bir gün bile geçirilmemesi gerektiğini söyleyen Cemil Bayık, şöyle konuştu:
"Diyelim ki taslak müzakere için kabul edildi ama müzakerelerin de belirlediğimiz süreçlerde gerçekleştirilmesi, tamamlanması gerekiyor. Müzakerelere başlanır ama bunun sonu getirilmezse çeşitli nedenlerle uzatılırsa ve işler yine seçime kurban edilmek istenirse bizim kabul etmeyeceğimiz bilinmelidir. Ben daha önce de belirttim yani belki tahammül sınırlarını aşan tahammüller gösterdik. Bunun nedenlerini de belirttim. Artık gelinen aşamada bu tahammülleri göstermemiz değildir. Hiç kimse de bunu bizden beklememelidir. artık tahammül sınırlarının sonuna geldiğimiz için son bir kez olarak bu müzakere taslağını sunduk ve bunu da takvimlere bağladık. Tekrar oyalama, zaman zaman, aldatmaların önünü almak için takvime bağladık. Onun için bu takvime göre işlerin yürütülmesi gerekiyor. Eğer yürütülmezse biz hem taslağı kamuoyuna açıklayacağız hem de tavrımızı çok net kamuoyuna duyuracağız."

P"KK’NİN KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜ YOK"

"PKK'nın çıtayı yükselttiği" yönündeki eleştirilere cevap veren Cemil Bayık, "PKK'nin çıtayı yükselttiği doğru değildir. PKK geçmişte nasıl yaklaştıysa günümüzde de öyle yaklaşıyor. PKK'nin kimsenin toprağında herhangi bir gözü yok kimseyi bölüp parçalamıyor. Böyle bir amacı da yok. PKK kimseden herhangi bir şey de istemiyor. PKK kimseden herhangi bir şey de dilenmiyor. PKK Kürdistan halkının en doğal hakları olan haklarını istiyor. Bunun için mücadele yürütüyor. Bundan beş yıl önce de buydu. Bugün de budur. Değişen herhangi bir şey yok. Bu tamamen kamuoyunu aldatmaya yönelik gelişen propagandalardır. Şimdi PKK'yı etkisizleştirme şurada dursun artık Orta Doğu'nun en önemli aktörüdür. Artık PKK'sız Kürtlersiz Orta Doğuda siyaset yapmak, Orta Doğu'yu yeniden düzenlemek mümkün değildir" şeklinde konuştu.

"KÜRT SORUNU SADECE KÜRTLERLE ÇÖZÜLEMEZ"

Kürt sorunun sadece Türkiye'yi ilgilendiren bir sorun olmadığını hem bölgesel hem uluslararası bir sorun olduğunu belirten Bayık, "Bu sorunu esas yaratanlar da uluslararası güçlerdir. Sorun bölgesel ve uluslararası bir sorun olduğu için çözümü de bölgesel ve uluslararası olmak zorundadır. Böyle bir sorunu bu boyutlarından çıkarıp sadece Türkiye'yi ilgilendiren bir sorunmuş gibi göstermek herkesi aldatmaktır. Eğer burada bir art niyet yoksa gerçekten insan buna anlam vermede zorlanıyoruz. Ben öyle çok safça, temizce söylendiğine inanmıyorum. Türkiye sorunu çözme amacı taşıyorsa bunun uluslararası güçler olmadan çözülemeyeceğini bilmesi gerekiyor ve bütün dünyadaki çatışmalı sorunlarda iki tarafla Türkiye’nin dediği gibi oturularak çözülmemiştir. Mutlaka üçüncü bir tarafın gözetimi altında sorunlar çözümlenmiştir. Belki üçüncü taraf başından girmiştir, ortasından girmiştir veya sonlarına doğru girmiştir ama mutlaka iki tarafın sorunları üçüncü bir tarafın gözetimi altında onun şahitliği altında çözümlenmiştir. Biz Türkiye'nin kaygılarını gidermek için en güvendiği müttefiği Amerika'nın üçüncü taraf olabileceğini söyledik. Çünkü Türkiye bir NATO ülkesi Avrupa ile ilişkisi var. Herhalde burada en çok güvenebileceği Amerika'dır. Amerika üçüncü bir taraf olursa herhangi bir endişesi olmaz, sanmıyoruz. Bu aynı zamanda Türkiye'ye bir güvence vermedir bizim açımızdan. Bunu neden farklı değerlendiriyorlar, neden bundan korkuya kapılıyorlar bunu anlamış değiliz" diye konuştu.

"ÖNCELİKLİ SORUN SİLAHSIZLANMA DEĞİL, ÇÖZÜMDÜR"

Silahsızlanmayla ilgili de konuşan Bayık, şunları söyledi:
"Eğer müzakereler çözümle tamamlanırsa, onun son bir aşaması olarak bu tip sorunlar tartışılabilir. Onun öncesinde bu tip sorunlar tartışılamaz. Araba atın önüne koşulamaz. Bu tip propagandalar, dayatmalar aslında sorunu çözmek istemeyen kesimlerin propaganda ve dayatmalarıdır. Bir kamufledir. Bu koşullarda Kürtler nasıl silahsızlanacak, nasıl silah bırakacak bu mümkün müdür? Ortadoğu'da büyük bir savaş yaşanıyor. Kürtlerin üzerinde DAİŞ'in saldırıları var. DAİŞ Kürtleri ölümle tehdit ediyor. Kürtler nasıl kendini silahsızlandıracak bu mümkün değildir. Öncelikli sorun bu değildir. Öncelikli sorun, Kürt sorununun Abdullah Öcalan'ın sunduğu müzakere taslağı temelinde hemen müzakere edilmesidir. Eğer müzakere edilir ve bu müzakerelerde çözüm ortaya çıkarsa o zaman bu silahlı güçlerin nasıl ele alınacağı bu sorunun nasıl çözümleneceği tartışılır ona göre bir çözüm bulunabilir."

"NE AKP NE CEMAAT HAKLI"

14 Aralık operasyonu ile ilgili de konuşan Cemil Bayık, şöyle devam etti:
"Türkiye'de AKP ile Fethullah Gülen hareketi bir dönem ittifak yaptı. Birlikte kendilerine karşı olan güçlere karşı bir iktidar mücadelesi yürüttüler ve bu mücadele de önemli bazı sonuçlara ulaştılar. Bunun için kendi aralarında iktidar mücadelesine girdiler. Şimdi de bu operasyon onun bir devamıdır. Fethullah Gülen ile AKP arasında bir iktidar mücadelesi yürütülüyor. Kim iktidara sahip olacak bunun kavgası yürütülüyor. Geçmişte bunlar ittifak yaptı. Hem Kürtlere karşı hem de çeşitli güçlere karşı ittifaklar yaptılar. Birlikte politikalar, uygulamalar geliştirdiler. Şimdi iktidar mücadelesine girdikleri için geçmişteki uygulamaları hep birbirlerinin üzerine atmaya çalışıyorlar. Kesinlikle bunlar doğru yaklaşımlar değil. Çünkü bir dönem ittifak içerisinde her şeyi yaptılar. Birbirlerine güç, destek verdiler. Birinin payı az çok olabilir ama birlikte yaptılar ama şimdi iktidar mücadelesine girdikleri için her yol ve yöntemi mubah sayıyorlar. Burada öyle ne AKP ne Fethullah haklı falan değil. Hiçbiri haklı görülemez. İkiside kirli bir siyaset geliştirdi hala da o kirli siyaseti yürütmektedirler. İkisi de kendi tarafına çeşitli güçleri çekmeye çalışıyor, alet etmeye çalışıyor. Bunu alet olanlar var, olmayanlar var. Biz iktidar mücadelesi yürüten bu iki gücün bunun için başvurduğu veya mubah gördüğü bütün yöntemleri doğru görmüyoruz, reddediyoruz."

GÜLEN CEMAATİ PKK İLE TEMAS KURMAK İSTEDİ Mİ?
Kendilerinin Gülen cemaati ile temas kurmak istediğini belirten Bayık, "AKP ile kurduğumuz gibi onlarla da kurmak istedik. Biz herkesle ilişki kurmak isteyen bir hareketiz. Çünkü kendimize güvenen bir hareketiz. Doğru, haklı meşru bir mücadele yürütüyoruz. Bizi tanıyan bizi kendi kimliğimizle kabul eden herkesle ilişki kurabiliriz. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Ama bizi kabul etmeyen hiç kimseyle de biz ilişki kurmayız. Biz gülen cemaati ile de ilişki kurmak istedik ama onlar ilişki kurmadı. Çünkü Gülen Cemaati milliyetçi bir harekettir. Kürtlere karşı bir harekettir. Onun için bizimle ilişki kurmadı. Biz Gülen Cemaat ile ilişki kurup o milliyetçi çizgiden uzaklaştırmayı amaçladık. Onları da sorunun çözümüne çekmek istedik. Ama onlar milliyetçi bir hedefi esas aldıklarından Kürt düşmanlığında ısrar ettiler, bizimle ilişkiye geçmeyi kendi amaç ve çizgiler açısından doğru görmediler. Onun için bizimle onlar arasında herhangi bir ilişki gelişmedi" diye konuştu.

Kaynak:Haber Kaynağı