Erdoğan'dan CHP'li vekillere ağır sözler!

Erdoğan'dan CHP'li vekillere ağır sözler!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

Ankara Yunus Emre Halk Pazarı esnafına müjdeyi vermek istiyorum. 6 Mart’ta çıkan bir yangında kullanılamaz hale gelen Yunus Emre Halk Pazarı’nın yeniden inşa edilerek üç ay içinde esnafımızın hizmetine sunulması için gerekli talimatı verdim. Yaşanan yangın sonrası Altındağ kaymakamımız, belediyemiz ve valiliğimiz başta olmak üzere ilgili tüm kurumlar seferber oldu. 

Perşembe günü çözüm sürecine ilişkin olarak son derece önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Kamuoyunun akil insanlar dediği bu heyet 63 kişiden oluşuyor. Dört buçuk saati aşan toplantıda katılımcılardan soru soranlar görüşlerini ifade ettiler.

GAFLET BU CEHALET BU

Bu 63 arkadaşımız dokuzarlı gruplar halinde yedi bölgede çalışmalar yapacaklar. Grup içinden bir arkadaşımız başkan, bir arkadaşımız başkan vekili bir arkadaşımız sekreterya olarak görev alacak.

Tabi bütün bu olanların yanında kamuoyunun algısını yöneltmek, soru işaretlerini gidermek suretiyle bu arkadaşlarımız sahada çeşitli etkinlikler yapacaklar.

Akil insanlar. Bazıları diyorlar ki “Akil ifadesi yanlış” nedir? Akil dediğin zaman bu yiyiciler olur. Yahu burada kalkıp da Türkçede oturmuş olan bir kelime var. Biz Arapça gramer bilgisi mi vereceğiz? Şimdi bunu kalkar imam hatipli olarak kalkar Tayyip Erdoğan söyler. Ben bunu şimdi böyle söylesem yani aslı neyse ona göre söylesem bu sefer de ne demek istiyor bu derler. Gaflet bu, cehalet bu. Fakat biz kervan yürüsün diyoruz.

Bakın bu 63 arkadaşımızı yüzlerce kişinin arasından seçtik. Bunları bir araya getirmek, bir çatının altında toplamak gerçekten zor bir işti. Farklı çevrelerden, farklı inanç gruplarından, farklı etnik gruplardan arkadaşlarımız var.

O masanın etrafında teferruata takılıp kalanlar değil, ortadaki yangını söndürmeye can atan insanlar var. O masanın etrafında kendi şahsi çıkarlarını gözetenler değil meselenin ciddiyetini bilen ve çözmek için yüreği heyecanla atan insanlar var. Her türlü eleştiriyi, hakareti, baskıyı haksızlığı göze almış, sadece akan kanı durdurmaya sadece gözyaşlarını dindirmeye odaklanmış samimi insanlar var.

SAMİMİYETİ DE BİLGİSİ DE YOKTUR

O 63 ismin bir masa etrafında toplanması, aynı kare içinde fotoğraf vermesi bile başlı başına olumlu, aynı zamanda birleştirici bir hadisedir.

Ne Devlet Bahçeli’nin ne de onun muavini Kılıçdaroğlu’nun o 63 ismin samimiyetini sorgulayacak samimiyeti de bilgisi de kalibresi de yoktur. Tam tersine 63 kişide var olan yürek, cesaret, ne Devlet Bahçeli de ne de Kemal Kılıçdaroğlu’nda mevcut değildir. 

Bahçeli ve Kılıçdaroğlu süreci kenardan izlemeyi tercih ederken, o insanlar taşın altına ellerini koymayı ve o taşı birlikte kaldırmayı tercih ettiler.

CHP genel başkanı haftalardır bu çözüm sürecinin nasılını sorgulayarak bu konuda korku senaryoları üreterek sürece engel olmaya mücadele ediyor. Sayın Kılıçdaroğluı çıkmış “Akil insanlar başbakan’a seçim öncesinde zaman kazandıracak” diyor. Hiç endişe etmesin. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin başında olduğu sürece bizim seçim kazanmak için zamana ihtiyacımız olmadı.

Bu işin nasıl olacağı konusunda yöntem konusunda biz kırmızı çizgilerimizi kamuoyuna duyurduk. Az konuştuğumuzu çok iş yaptığımızı, şehitlerimizin ruhunu
incitmeyeceğimizi altını çizerek ifade ettik.

İNSANİ DEĞİLDİR

Sonuca ulaşmak için her yöntemin mubah olduğu anlayışında asla değiliz ve olamayız. Ancak kanı durdurmak, gençlerin ölümünü engellemek için çırpındığımız bir süreçte, kenarda durup zihinleri bulandırmak da insani değildir.

Dün CHP marjinal bir partinin kuyruğuna takıldı. Mahkemenin önünü savaş alanına çevirmeye çalıştı. Nerede karanlık örgüt varsa CHP onun arkasına takılıyor. Bunların içinde terör örgütleri de var. Kendileri politika üretemiyor. Başkalarının katarında durumu idare ediyor.

Diyarbakır’a gidemeyen, Hakkari’de Türk bayrağı dalgalandıramayan CHP, Şam ve Silivri’nin kapısından hiç ayrılamıyor.

Dün duruşma devam ederken, dışarda CHP milletvekillerinin tahrikleriyle ortaya çıkan saldırılar, CHP’nin yargıya saygısını da ortaya koymuştur.
Malum milletvekilleri oturmaları gereken yerde değil, kendileriyle ilgisi alakası olmayan avukatların yerinde oturmaya cüret etmeye kalktılar. Bu nasıl milletvekilliği?

BİZ DE GEREĞİNİ YAPARIZ

Milletin vekaletinde anarşi çıkarmak, terör estirmek, fiziki mekanları terörize etmek gibi bir yetki asla yoktur. Anayasanın hükümleri ortadadır. Ceza Kanunu’nun hükümleri ortadadır. Öyle zannediyorum ki yargı gereğini yapacaktır. Bize de ne düşüyorsa biz de gereğini yaparız.

Güvenlik güçlerimiz yargının rahat çalışabilmesi için her türlü tedbiri almaya devam edecektir. Çözüm sürecine karşı çıkan CHP’yi de tarih yargılamaya devam edecektir.

CHP genel başkanı süreçle ilgili kendince sorular üretirken, MHP genel başkanı da sonuçla ilgili olarak korku senaryoları üretiyor. Bir kere burada öncelikle ifade etmek zorundayım. Biz zaman zaman CHP’ye ana muhalefet, MHP’ye de yavru muhalefet yakıştırması yapıyoruz. MHP genel başkanı kabalığıyla öne geçti. Hele hele bugünkü konuşmasında ne kadar zirve yaptığını görürsünüz. Gerçekten ülkemizin siyasetine yakışmıyor.

MHP kaba muhalefet, CHP’de muavin muhalefet konumuna terfi ettiler. Bu kafayla gittikleri sürece her ikisi de müzmin muhalefet, müebbet muhalefetten sıyrılamayacaklar.

CİDDİ ŞEKİLDE ÜZÜLÜRÜZ

Sayın Bahçeli son derece gergin. Terör biteceği için olsa gerek son derece mutsuz. Allah korusun bu hararetle, kayışın kopması, contaların yanması, motorun su kaynatması durumunda ciddi şekilde üzülürüz. Siyasette ortaya zaten hiçbir başarı koyamadı. Daha fazla gerilmeden emekliye ayrılmasını tavsiye ediyoruz.

MHP genel başkanını ciddiye almasakta MHP tabanına bir şeyler söylemem gerek.

Şu anda kükremiş aslan numarası yapan Bahçeli’nin 1999’da nasıl kuzu kesildiğini, bu millete ne büyük faturalar ödettiğini hatırlatmam gerekiyor. 
Utanmadan sıkılmadan ihanet hıyanet kelimeyi ağzına alıyor. Kendisine tekrar hatırlatıyorum. Susuyorsak ciddiye almadığımızdan susuyoruz.

Sabrımızın da bir sınırı var. Sadece üç buçuk yıllık iktidarı döneminde bu ülkeye ağır bedeller ödetti ki on yıl boyunca biz bu faturaları ödemek zorunda kaldık. 
Geliyorum içi boşaltılan bankalara. Bankacılık krizi yaşandı. TMSF’ye kamu bankalarına ve merkez bankasına ihraç edilen devlet iç borçlanmanın bedeli tam 111 milyar lira. Hazinenin yıllık bileşik faiziyle bu ülkenin ödediği fatura 231 milyar lira. Bunları da biz ödedik. 

Sayın Bahçeli hain görmek istiyorsa önce bu millete ödettiği 231 milyar liraya baksın, sonra da aynaya baksın. Sonra da aradığını görür. 
Bitmedi. 2001 krizi nedeniyle kamu bankalarına görev zararları için 3,2 milyar lira transfer yapıldı. Milletin öksüzün parasını burada kullanırken, biz kamu bankalarını kâra geçirdik.

ŞİMDİ ÇIKIP KONUŞUYOR

Bununla kalmadık. Sadece maaş ödeyemiyordu. Biliyorsunuz zorunlu tasarruf adı altında işçiden memurdan kesinti yaptılar. 13,5 katrilyon lira. Arkadaşlar devlet işçisine memuruna borçlu olur mu? Bu ülke bunu yaşadı. Onu da biz ödedik, kapattık. Sayın Bahçeli’nin dönemi, daha önceki dönemler, hepsinden.

KEY adı altında, yine işçiden memurdan maalesef kesintiler yaptılar. Oradada üç buçuk katrilyon. Onu da biz ödedik. Hala makbuzunu bulup getiren olursa hala ödeme yapıyoruz. 

Bize devrettiklerinde faiz oranı yüzde 63’tü. Üstelik devlet en fazla 9 ay süreyle borçlanabiliyordu. Aksi takdirde borç bulamıyordu. Şu anda devletin borçlanma faizi yüzde 6’ya indi. Vade 9 ay değil şimdi 69 ay. Vadede buraya çıktı. Bu güvendir istikrardır. Sayın bahçeli çiftçiye yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi çıkıp konuşuyor, biz çiftçiye zulüm ediyormuşuz. 

Bunlar DSP’nin de ANAP’ın da o DSP’de CHP’nin yavrusu içerisinde. Şu anda Ziraat Bankası’nın faiz oranı 0-7,5 arası. Bakınız nereden nereye. Aradaki fark ortada. Sayın Bahçeli’nin hükümeti esnafa yüzde 47 faizle kredi veriyordu, şimdi ise yüzde 5-8 arasında faizle kredi veriyoruz. Üstelik kredi miktarları mukayese edilemeyecek kadar fazla.

Bu ülkenin parasının, pasaportunun, ay yıldızının değerini düşüren Devlet Bahçeli vatansever olacak, ama bu ülkeyi yıldız haline getiren Ak Parti ihanetle suçlanacak. 

“Vur de vuralım, öl de ölelim” diyenlere “Onun da zamanı gelecek” diyen genel başkanın ülkücü gençlere söyleyecek hiçbir sözü yoktur. Söz söyleyecek yüzü dahi yoktur. Tekrar söylüyorum edep yahu diyorum. Böylelerine aynaya bakıp, sağa sola hakaret yağdıranlara en güzel cevabı Mehmet Akif veriyor.

Şarka bakmaz, Garbi bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi. İnanın tarih bu iki genel başkanı affetmeyecek. Terör bittiğinde bu ülke huzura kavuştuğunda, tarih bu iki genel başkanı terör bitmesin diye çırpındıkları için kara bir leke olarak kaydedecek.