ERDOĞAN VİZYON BELGESİ'Nİ AÇIKLADI

ERDOĞAN VİZYON BELGESİ'Nİ AÇIKLADI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi'ni açıkladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi'ni Haliç Kongre Merkezi'nde açıkladı. Toplantıya AK Partililerin yanı sıra işadamları, siyasetçiler ve sanatçılar da katıldı.

Başbakan Erdoğan sözlerine, Dombra şarkısını hazırlayan Uğur Işılak'a teşekkür ederek başladı. Erdoğan, "Gönlümüzü son bestesiyle güftesiyle fethetti. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde hazırladığımız vizyon belgesinin tanıtım toplantısı vesilesiyle her birinizi yürekten selamlıyorum. Birazdan detaylarını paylaşacağımız bu vizyon belgesinin ülkemiz milletimiz demokrasimiz için hayırlar getirmesini rabbimden niyaz ediyorum. Yazar, sporcu tüm dostlarımıza, STK temsilcilerine, bakan vekil arkadaşlarımıza, özellikle AK Parti teşkilatının mensuplarına gönülden şükranlarımı sunuyorum. Yazılı ve görsel medyamızın da tüm temsilcilerine hoş geldiniz diyorum. Sesimizin Türkiye’ye dünyaya duyurulmasında emeği olan herkese tek tek teşekkür ediyorum" dedi.

"TBMM'YE HUZURLARINIZDA BİR KEZ DAHA TEŞEKKÜR EDİYORUM"

Başbakan Erdoğan, "10 Ağustos 2014’te Türkiye ilk kez cumhurbaşkanını doğrudan milletin oylarıyla seçecek. AK Parti’nin genel başkanı ve Başbakan olarak 2007’de yaptığımız değişiklikle, halkın seçmesini sağlamış olmanın büyük bir memnuniyetini yaşıyorum. 2007 yılında bu anayasa değişikliğini gerçekleştiren TBMM’ye huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Anayasa değişikliği dönemin cumhurbaşkanı tarafından önce veto edildi, sonra halk oylamasına götürüldü. 21 Ekim 2007’deki halk oylamasında aziz milletimiz yüzde 69 oy oranıyla evet diyerek bu değişikliğin gerçekleşmesini sağladı. Bu şu demektir, artık ben başkanımı kendim seçmek istiyorum, vekiller vasıtasıyla değil." diye konuştu.

"SELÇUKLU VE OSMANLI DEVLETLERİ'NİN DEVAMI OLARAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULDU"

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''28 Haziran 1914'de Saraybosna'da Avurturya- Macaristan İmparatorluğu veliahtı bir sukikast sonucunda öldürüldü. Suikastın ardından Birinci Dünya Savaşı başladı. Ülkemiz bu savaşa dahil oldu ama maalesef ağır bir yenilgi aldı. Ardından Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika haritaları çok köklü bir şekilde değişti. Bugün sahip olduğumuz sınırlar, çeşitli ülke orduları tarafından işgal edildi. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin önemli bir bölümü işgal edildi. Gazi Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. Oradan Anadolu'daki direnişin ilk adımlarını attı. Kısa süre içinde Anadolu'daki tüm güçleri birleştirdi. Kurtuluş savaşımız gerçekten büyük bir zaferle sonuçlandı. 29 Ekim 1923'de Selçuklu ve Osmanlı devletleri'nin devamı olarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Halk çok uzun yıllar savaşmış bir halktı. Ülkenin tamamına yoksulluk ve acı hakimdi. İşgaller neticesinde Türkiye hem insan kaynağını, hem diğer iktisadi kaynaklarını büyük ölçüde yitirmişti. Gerek kurtuluş savaşı, gerek cumhuriyetin ilanı halkımıza umut ve cesaret aşıladı. Milletçe çok çalıştık."

"MAALESEF TÜRKİYE İZLEMEK ZORUNDA KALDI"

"İkinci dünya savaşının yaşandığı bu zor yıllarda Türkiye çok zor dönemlerden geçti. Türkiye yazık ki bu değişimi yakalamadı, yakalayamadı. Şu hususu hatırlatmak durumundayım. 1945’te neredeyse tamamen yıkılan Almanya kısa zamanda kendisini toparladı, dünyanın en büyük güçlerinden biri oldu. Japonya aynı şekilde değişimin ruhunu anladı ve dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip oldu. Avrupa’nın bir çok şehri yıkılmasına rağmen, toparlandı. Yanı başımızda Avrupa, savaşın ardından böyle büyük bir değişimi başlatırken maalesef Türkiye izlemek zorunda kaldı."

"60'LARI 70'LERİ KAYIP YILLAR OLARAK YAŞADIK"

"1950’li yıllar çok partili dönem. Türkiye’nin her alanda sıçrama gösterdiği bir dönem oldu. Gerek Menderes gerekse Celal Bayar ile başlayan o süreç dönüm noktasıydı. Bu sıçrama dönemi 1960 darbesiyle çok ciddi şekilde kesintiye uğratıldı. 60’ları 70’leri kayıp yıllar olarak yaşadık. 1980’leri 12 Eylül darbesinin gölgesinde kayıp yıllar olarak yaşadık. 1990’lar koalisyonların hüküm sürdüğü, terörün ağır kayıplar verildiği, demokrasinin insan hayatının önemsenmediği yıllar oldu.

2000’li yıllara bu şekilde ulaştık. Biz gelmeden önce hakim olan şuydu. Önce devlet sonra millet. Biz geldik bunu tersine çevirdik. Önce millet sonra devlet."

"TOPLUMUN DEĞİŞİM ARZUSUNUN TEZAHÜRÜ"

"Halkın arzu ettiği bu değişim, bizden önce maalesef hiçbir zaman karşılanmadı. Halkın değişim isteği reddedildi. Görmezden gelindi. Demokrasi isteyenler özgürlük isteyenler, hak isteyenler kimi zaman kanlı şekilde, kimi zaman işkenceyle, zorbalıkla baskıyla sindirildi. 2000’li yıllara geldiğimizde değişim isteği ertelenemez hale gelmişti. Toplumun değişim arzusu devleti ve siyaseti zorlamaya başlamıştı. İşte AK Parti 2001 yılında, toplumun değişim arzusunun tezahürü olarak ortaya çıktı.

Geriye dönüp 91 yıllık tarihimize baktığımızda elbette gurur duyacağımız bir tabloyla karşılaşıyoruz. Gerçekten çok ciddi başarılar elde ettik. 91 yıl içinde her zorluğa da sabrettik. Değişim umudumuzu hep diri tuttuk. Zorbalığın yasakların yolsuzlukların ilelebet sürmeyeceğine inandık ve bu inancın umuduyla ayakta kaldık."

"HAPSE ATILAN YAZARLAR, SÜRGÜNE GÖNDERİLEN YAZAR VE SANATÇILAR, FAİLİ MEÇHULLER..."

"1940’lardan itibaren devletin ve kurumların değişime direnmesi çok ağır bedeller ödetti. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz içinde yaşanan olumsuzlukların büyük çoğunluğu sistemin değişime direnmesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dersim’de yaşanan acı hadise, halkın hak taleplerine kulak tıkamasının bir eseridir. 1940’lı yıllar boyunca kapatılan camiler, yasaklanan kuran eğitimi, milletin manevi değerlerine duyarsızlık, değişime yönelik direncin eseridir. Hapse atılan yazarlar, sürgüne gönderilen yazar ve sanatçılar, faili meçhuller devletin yani statükonun değişime direncinin eseridir.

"STATÜKONUN BU AĞIR BASKISINA, AĞIR YASAKLARINA VE ZULMÜNE RAĞMEN"

"Başörtüsü sorunu statükonun değişime olan direncinin neticesidir. Terör meselesi statükonun değişime olan direncinin, farklı olana tahammülsüzlüğün neticesidir. Sünni kardeşlerimizin, Alevi kardeşlerimiz, Hristiyan Musevi vatandaşlarımızın, yazarların sanatçıların düşünürlerin on yıllardır çektiği acı, sistemin değişime olan direncinin eseridir. Faili meçhuller, işkence, Diyarbakır, Mamak, Metris Cezaevi statükonun değişime olan direncinin neticesidir. Devlet özgürlüklerden korkmuştur. Statüko özgürlüklerden korkmuştur. Rejim değişimi kendisi için bir tehdit olarak görmüş, değişim taleplerini, hak arayışlarını kendisine yönelik bir tehdit olrak görmüştür. Devletin, rejimin, statükonun etrafında kümelenen mutlu bir azınlık çarkını bir şekilde çeviriken, halk yığınları çok ağır bedeller ödemiş, çok büyük acılar yaşamıştır. Statükonun bu ağır baskısına, ağır yasaklarına ve zulmüne rağmen, toplumda değişim arzusu, umudu hiç bir zaman kaybolmamıştır."

"BİZ O DÖNEMDE BİR ÇOK ZULÜMLERİ YAŞADIK"

"AK Parti'yi biz bir siyasi hareketin sahipleri olarak kurduk. Ama biz sadece kendi yaşadığı acılara, kendi sorunlarına odaklanan bir siyasi parti kurmadık. 42 bin denek üzerinde yaptığımız kamuoyu araştırmasıyla, nasıl bir siyasi parti, buna ihtiyaç var mı? Bütün bunları 81 vilyette kamuoyu araştırmalarını yaptık. Ardından nihayi kararımızı verdik. Adımımızı böyle attık. Çünkü biz o dönemde bir çok zulümleri yaşadık. Arkadaşlarımızın içinde yavruları üniversiteye gidemeyen aileler vardı. Yavruları okulların kapısında tartaklanan aileler vardı. Kısacası damdan düşenlerin aramızda olduğu bir yapıydık. Milli ve manevi değerleri inkar edilen, sürekli inkar ile karşı karşıya kalan, baskı altına alınan kimselerdik. Siyasi görüşleri inkar edilen, siyasi partileri her daim kapatılan bir harekettik.

Ancak AK Parti'yi kurarken sadece kendi sorunlarımızı değil, milletin her bir ferdinin sorunlarını kendimize dert edindik. Siyasi tarihmiz boyunca, iktidarı üstlendiğimiz 12 yıl boyuncada; başörtüsü özgürlüğü kadar, ifade özgürlüğünüde savunan biz olduk. Meslek liselerinin, İmam Hatip okullarının açılmasını savunduğumuz kadar farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasınıda savunan biz olduk. Sünninin özgürlüğünü savunduğumuz kadar, Alevi'nin özgürlüğünüde savunan biz olduk.

Türk'ün kültürel hakkı ve kendi dilinin ifade özgürlüğünü savunduğumuz kadar, Kürt'ün, Arap'ın, Boşak'ın, Pomak'ın, Gürcü'nün ve diğer tüm etnik unsurların özgürlüğünü savunan da biz olduk."

"BİZ DEMOKRASİ İSTEDİK HEMDE HERKES İÇİN İSTEDİK"

İnsanların inançlarının gereğini yerine getirme özgürlüğünü savunurken, Müslüman, Hristiyan, Musevi ayrımı yapmadık. Büyük acıların içinden gelen bir kadroyduk. Büyük baskılara, engellemelere, hatta şiir okuduğu için hapse mahkum olmuş bir kadroyduk. Ama göreve geldiğimizde kendimiz değil, kendi temsil ettiğimiz hareketi değil, kendi dostlarımızı, arkadaşlarımızı, çevremizi değil, 77 milyonun hakkını göz ettik. En başından itibaren, 'kendisini koruma altına alan devlet, 77 milyona baskı üretir' dedik. Milletini kendisine tehdit olarak gören devlet, milletini fırkalara ayırır. Milletin değişim ve hak taleplerine sessiz kalan, bunları reddeden, inkar eden bir devlet milleti için sadece zarar üretir. Ülkemiz kadar, siyaset kadar, devleti değiştirmenin mücadelesini verdik. Dünün mağdurlarıyken, bugünün mağrurları olmadık. Dünün mağdurları olarak, bugün de 77 milyonunun mağduriyeti gidermek için çalıştık. Biz demokrasi istedik hem de herkes için istedik, ileri demokrasi dedik. Biz özgürlük istedik, hem de herkes için özgürlük istedik. İşte bu nedenle 12 yıl boyunca her alanda büyük reformlar gerçekleştirdik. 12 yıl boyunca her türlü vesayetin karşısında dimdik durduk. 12 yıl boyunca tüm darbe girişmlerine, komplolara, tuzaklara, milletimiz adına itiraz ettik. Her türlü çete ile mücadele ettik. Her türlü mafyayala mücadele ettik. Devletin etrafına kümelenmiş, milleti tehdit eden çeteleri hamdolsun temizledik. Akşam-sabah hükümet yıkan, hükümet kuran bu ülkede mafya şebekeleri vardı, çeteler vardı bunlardan ülkemizi arındırdık. Artık millet sandıkta hükümetini kuracak dedik ve bu adımı böyle attık.

"DEVLETİNE VE MİLLETİN İHANET BAYRAĞI AÇAN ÇETELERE DE GÖZ YUMMADIK"

"Darbe girişimleri yapan çeteleri temizledik. Sokakta insanların ensesine bir kurşun sıkarak, karanlıkta kaybolan çetelerle mücadelemiz oldu ve büyük ölçüde bunları da temizledik. Devletin koridorlarına sirayet etmiş, devleti değişime karşı koruyan çeteleri temizledik. Kürt ile Türk'ü biribirine düşürmeye çalışan, Alevi ile Sünni arasında nifak çıkarmaya çalışan, azınlıklara zulmeden çeteleri temizledik. Türkiye’nin en iyi zamanlarında, gençleri sokağa döken, sokakları şiddete, ülkeyi istikrarsızlığa mahkum etmek isteyen çeteleri hamdolsun temizledik. Her darbeye övgüler düzen, hoşgörü görüntüsüyle büyüyen, hizmet eğimi istismar eden, devletine ve milletine ihanet bayrağı açan çetelere de göz yummadık. Bütün çetelerin temizlendiği bir anda Pensilvanya’dan idare edilen, Türkiye'yi yeni bir vesayete mahkum etmek isteyen, Türkiye’yi eski Türkiye’ye döndürmeye çalışan çeteye de eyvallah demedik."

"10 YILDA BİR DARBELERİN OLDUĞU BİR ÜLKEYDİK"

"Elbette mükemmel bir yerde değiliz. Yapacağımız çok iş var. Elbette Türkiye'nin tüm sorunlarını çözüme kavuşturmuş değiliz, ancak eğer Türkiye, milletin değişim taleplerini daha önce görebilseydi bugün çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Devlet 1940'lardan itibaren değişebilseydi, bugün çok farklı bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık. Darbeler, komplolar, çeteler, milletin değişim arzusunun önünde engel olmasaydı bugün farklı bir yerde olacaktık. 10 yılda bir darbelerin olduğu bir ülkeydik. Bunun bedellerini çok ağır ödedik.

Düşünebiliyor musunuz iktidarımıza kadar 16 ayda bir seçim yaşanan bir ülkeydik. Böyle bir ülkede istikrar, güven olur mu? 12 yıl boyunca önümüze engeller çıkmamış olsaydı, tehditler olmasaydı, eski Türkiye’nin aktörleri direnmeseydi bugün farklı bir yerde olabilirdik. Yine de yılmadık. Bizzat ben, defalarca ölüm tehditleri aldım, çok somut suikast girişimleri son anda önlendi.

"AÇIN ŞU ANAYASAYI OKUYUN"

"1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık için sahada seçim çalışmaları yaparken tehditler aldık, Samandıra’da bir arkadaşımız bombalı saldırıda şehit edildi. Pınarhisar Cezaevi'ne gönderilmem, beni denklemin dışına itmeye yönelik bir girşimdi. Hatırlayın o zaman medya başlıklarını, 'artık muhtar bile olamaz', 'artık siyasette hayatı bitti'. Cezaevinde de tehditler aldım. Şimdi de ne diyorlar? Aday olamaz. Kim diyor? Muhalefet. Çekilmesi lazım. Bu ülkede anayasa, yasalar varsa orada zaten yazıyor. Açın şu anayasayı okuyun ya, göremiyorlar. Kendileri yarışa giremediği gibi ısmarlama adaylarla görüyorsunuz yarışa giriyorlar. Bunların durumu bu."

"BU İŞ DE GERİ PÜSKÜRTÜLDÜ"

"Partimizi kurarken, iktidardayken tehditler aldık. Danıştay saldırısı üzerimize yıkılmak istendi. Ekonomiyi, demokrasiyi tehdit eden tuzaklarla, hükümetimiz düşürülmek istendi. Arkadaşlarım aynı şekilde, genel başkan yardımcılarım aynı şekilde, bakan arkadaşlarım aynı şekilde. Partim defalarca tehdit edildi, kapatma davasına maruz kaldı. Düşünebiliyor musunuz, parlamentonun üçte ikisine sahip bir parti için kapatma davası açılıyor. 'Hiçbir zaman millet ne derse o değil, biz ne dersek o', anlayış bu. Ailelerimiz milletvekillerimiz hep birlikte dik durduk. Bu iş de geri püskürtüldü."

"BASKICI BİR BAŞBAKAN..."

"Bitti mi, bitmedi. 17Aralık - 25 Aralık darbe girişimi başarılı olsaydı, inanın Yassıada benzeri mahkemede yargılanıyor olacaktık. Bunun tüm belgelerini, bu komplonun tüm detaylarını ele geçirdik. Bir kısmını açıkladım. Ama inşallah diğerlerini de milletimizle paylaşacağız, onları da açıklayacağız. İşte bütün bu tehditlere, darbe girişimlerine, provokasyonlara, komplo ve tuzaklara karşı cesaretle direndik. Kendimiz adına değil ülkemiz adına, 77 milyon adına, geleceğimiz adına biz bu mücadeleyi verdik. Şurası son derece önemli, sandığa giden yolu biz her zaman açık tuttuk. Bir baskı rejimi halkın önüne sandık getirmez. Getirse de o sandıkta hür iradenin tecellisine izin vermez. Özgürlük karşıtı bir hükümet basına bu kadar özgürlük zemini sağlamaz. Baskıcı bir başbakan, kendisine her gün, her mecradan hakaret edilmesine müsaade etmez. Başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece, her özgürlük savunduk. Özgürlükler ihlal edildiğinde de yasaların dışında mahkemelerin dışında başvuracağımız hiçbir merci bugüne kadar olmadı."

"ESKİ TÜRKİYE'NİN KAPILARI KAPANMIŞTIR"

"Eski Türkiye, devletin etrafına kümelenmiş seçkincilerin, elitlerin, çetelerin dışında herkes için karanlık Türkiye’ydi. Hepimiz eski Türkiye’nin acılarını yaşadık. Eski Türkiye artık eskide kalmıştır. Eski Türkiye’nin kapıları kapanmıştır. Halkın değişme arzusu, değişim talebi nihayet kendisine diriliş zemini bulmuştur. kaçınılmaz değişim artık başlamıştır. Bu değişim sadece AK Partilileri kapsayan değil 77 milyonu her bir ferdini kapsayan bir değişimdir. Bize oy versin ya da vermesin, bizi sevsin ya da sevmesin, herkes bu değişimden olumlu yönde etkilenmiştir ve etkilnemeye devam edecektir."

"TÜRKİYE'NİN CAN ALICI BİR MESELESİ OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR"

"Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bu değişim arzusunun artık ortaya çıkmasıdır. Eski Türkiye'den bugüne artık az eser kalmıştır. Terör meselesi eski Türkiye'nin sorunlarından birisidir. İnşallah o meseleyi çözdük ve çözüyoruz. TBMM'de dün kabul edilen yasa; terör meselesinin çözümünde inşallah yeni bir dönemi başlatacaktır. Kardeşliğimizi güçlendirmek için verdiğimiz mücadele belli bir aşamaya gelmiş, terör Türkiye'nin can alıcı bir meselesi olmaktan çıkmıştır."

"KILIÇDAROĞLU BÖYLE BİRİSİ"

"Eski Türkiye’den bugüne gelen bir başka sorun daha var, anayasa. Bunu da halletmemiz gerekiyor. Yeni bir anayasa yapmak, özgürlükçü katılımcı anayasa yapmak için samimi mücadele verdik. Kardeşler, 326 milletvekiline sahipken biz dedik ki bizden 3 vekil olsun. Diğerleri toplam 220, üçer de onlar verdi, sizden 9. Onu da kabul ettik. Çalışmalar başladı bir noktaya geldik ve o nokta çok önemli. 47 madde hepsinin altına dört siyasi parti imzayı atıyor. 47 maddede mutabakat sağlandı. Ana muhalefetin başı çıktı dedi ki, biz bu 47 maddeyi geçirmeye hazırız. Ben hemen talimat verdim. Hemen süratle çıkarmaya varız. Arkadaşlarım ziyaret ettiler, aldıkları cevap şu. Diğer iki partinin de buna evet demesi lazım. İpe un sermektir bunun adı. İkimizin sayısı buna yetiyor mu? Yetiyor. Bu 47 maddenin altında 4 siyasi partinin imzası var mı? Var. Onlar gelmiyor. Bırak gelmesin, biz şu 47 maddeyi halledelim. Kardeşler, işte bu Kılıçdaroğlu böyle birisi."

"YENİ TÜRKİYE'DEN KORKAN, YENİ TÜRKİYE'DE AYAKTA KALAMAYACAĞINDAN KORKAN MUHALEFET"

"Çalışmalar devam etti, 60 maddeye çıktık. yine 4 siyasi partinin altında imzası var. Bu defa ben haber gönderdim. 60 madde, 4 siyasi partinin imzası var, 'hadi gel şunu 2-3 haftda çıkartalım'. Hiç olmazsa anayasanın ciddi bir kısmı böylece halledilmiş olur. 'Diğer iki tanae partinin de buna katılması lazım' dedi. Eğer iş yapmak isterseniz çözüme siz de destek verirsiniz. Türkiye’de en önemli sorun muhalefet sorunudur. Muhalefetin dürüst olduğu bir ülkede sizin sıçramanız da çok daha güçlü olur. Yeni anayasadan vazgeçmedik. Bunun için mücadelemiz devam edecek. Eski Türkiye’den bugüne aktarılan, o muhalefet anlayışı ciddi bir sorundur. Muhalefet ne yazık ki kendisini değiştirmemiş, taleplere duyarsız kalmıştır. Yeni Türkiye'den korkan, yeni Türkiye'de ayakta kalamayacağından korkan muhalefet, değişime direnmektedir. İnanıyorum ki, muhalefet partilerine gönül vermiş vatandaşlarımız, bu değişimi kendi elleriyle gerçekleştireceklerdir."

"GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN VEFATINDAN SONRA..."

"Eski Türkiye’den bugüne ulaşan bir başka sorun da cumhurbaşkanlığı makamıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı Gazi Mustafa Kemal'in vefatından sonra statükoyu korumak üzere şekillendirilmiş bir makamdır. 1960 darbesiyle cumhurbaşkanlığı makamı rejimin bekçiliğini yapan bir makama dönüştürüldü. Statüko, milleti kendisi için bir tehdit olrak algılarken, cumhurbaşkanlığı makamını da milletin karşısında konumlandırdı. Abdullah Bey'de önce bunu yaşadığım için damdan düşenim, biliyorum. Cumhurbaşkanlığına yüklenen anlam devleti milletten korumak gibi son derece rahatsız edici bir anlam. Milletin Meclis'in değişim arzusu en başta cumhurbaşkanlığı makamı tarafından frenleniyordu."

"DEVLET MİLLET KUCAKLAŞACAK"

 "Bu yarışta bizimle beraber olan iki partinin adayı, 'ben icranın başı değilim' diyor. Tavsiye ederim anayasayı okumasında fayda var. Anayasayı okursa, devletin başının cumhurbaşkanı olduğunu 104'ncü maddede görür. 104. madde orada var. İcranın başıdır. O demeden çok engeller olur. Biz siyasi tarihimiz boyunca cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunduk. 1993 yılında bu amaçla İstanbul'da mitingler düzenlerdik. 2007 yılında TBMM'de cumhurbaşkanı seçmemiz engellendiğinde, artık bu reformun kaçınılma olduğunu gördük, anayasayı değiştirdik ve cumhurbaşkanlığı makamının anlamını da böylece değişime tabi tuttuk. İşte bir ay sonra halk cumhurbaşkanını seçecek. Ben 'halk başkanını seçecek' dedim, bu beyler bundan rahatsız oldular. Diyorum ya; bilmiyor, anlamıyor. Cumhurbaşkanı ne demektir? Cumhur-başkanı. Cumhur halktır, başkan da onun başkanıdır. Burayı iyi incelese yakalayacak işi. Bu cumhurbaşkanı halktan aldığı güç ve yetkiyle halkın arzularını temsil edecek. Statükonun bekçisi olan değil milletin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı anlayışı ülkemize hakim olacak. Böyle bir iklimde inşallah Türkiye'de değişim taleplerinin önündeki tüm engeller kalkacak, devlet millet kucaklaşacak. Türkiye hızla bu değişimi yakalayacak.

"BU BELGE HEM BİZİM HEM DE 77 MİLYONUN BAŞVURU KAYNAĞI OLACAK"

"Bugün açıklayacağımız vizyon belgesi, işte bu yeni dönemin yol haritasını ihtiva ediyor. Bunu tabi ben ve üç beş arkadaşım değil, geniş bir ekiple, kollektif bir ekibin aklı olarak bu vizyon belgesini hazırladık. Haftalarca bunun üzerinde çalışmalar yapıldı. Bizzat katıldığım toplantılarla da nihai sonuca vardık. Cumhurbaşkanı olarak Türkiye için nasıl bir ufuk ön gördüğümüzü bu vizyon belgesinde bulacaksınız. Eğer milletimiz takdir eder cumhurbaşkanı seçilirsek, 5 yıllık dönemde nasıl bir yol izleyeceğimizi, hedeflerimizi, yaklaşımlarımızı bu vizyon belgesinde kayıt altına aldık. Bu belge hem bizim hem de 77 milyonun başvuru kaynağı olacak."

"DEMOKRATİK YÖNETİM, REFAH TOPLUMU VE ÖNCÜ ÜLKE BAŞLIKLARI BULUNUYOR"

Cumhurbaşkanlığımız süresince, yol haritamız olacak, başvuru kaynağımız olacak vizyon belgesi, 'Yeni Türkiye Yolunda' ismini taşıyor. Altında şunu göreceksiniz. Demokratik yönetim, refah toplumu ve öncü ülke başlıkları bulunuyor. 3 başlık. Yeni Türkiye vizyonuyla neyi kast ediyoruz? 12 yılda ülkemizin dört alanda dönüşmesine yollar açtık. Demokratikleşme, refah, şehirleşme, uluslararası ilişkiler. Ülkemiz bugün 12 yıl evveline göre, çok daha demokratik bir ülkedir. Her türlü engele rağmen demokratikleşme hedefimizden taviz vermedik. Milli iradeyi tutsak alan vesayetçi anlayış ve yapıları tasviye ediyoruz. Hukukun üstünlüğü, vatandaşlık hakları, çoğulculuk, çözüm süreci, demokrasimize sınıf atlatmıştır. Refahın artışı ve yaygınlaşması ikinci önemli başarıdır. Onlarca yıldır milletimizi, eğitimden sağlığa, ulaşımdan çevreye, enerjiden savunmaya kadar, mahrumiyetler içerisinde yaşatan zihniyete biz son verdik."

"YEREL DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRDİK"

"Üçüncü dönüşüm şehirlerimizde olmuştur. Milletimizi hor gören, elitist anlayışın, milletimize reva gördüğü hizmet mahrumiyetine son verdik. Belediyeleri etkin, hızlı, sorumlu ve kapsamlı işler yapan kurumlara dönüştürdük. Şehirlerimizi parklar, okullarla donattık. Yerel demokrasiyi güçlendirdik. Şehirlerimizin tarihi karakterleri büyük restorasyon çabamız ile yeniden ortaya çıkmaya başladı."

"10 MİLYON TABLET BİLGİSAYAR VE BÜTÜN SINIFLARA ETKİLEŞİMLİ TAHTA OLACAK"

"Dördüncü dönüşüm uluslararası ilişkilerde oldu. Ülkemiz, insanımız geçmişle kıyaslanamayacak kadar saygın bir konumdadır. Ülkemizin adı artık sadece bölgemizde değil, dünyanın geniş coğrafyasında itibar ve muhabbetle anılmaktadır. Türkiye kriz endişesi içinde olan değil, herkesin geleceğe güvenle baktığı bir ülkedir. Türkiye artık her sabah bir kriz veya darbe haberi lama korkusuyla yaşayanların değil, çocuklarıyla geleceğe güvenle bakan insanların ülkesidir. Eğitime baktığınızda okuma yazma oranının neredeyse yüzde 100'lere yaklaştığını göreceksiniz. Artık yavrularımız kitaplarını, benim yaş kategorimde olanları söylüyorum, biz okumak için kitabımızı bulamazdık. Abilerimizden notlarını isterdik. Parayla alacağız, vermezdi bize. Çalakalem hocamız dersleri anlatır, biz not alırız. Gençler bakın şimdi biz sıralarımızın üzerine okullar açılırken kitapları ücretsiz olarak koyuyoruz. Şimdi yeni bir adım daha attık. Nedir o? Artık etkileşimli tahtayla, tablet bilgisayarlarla artık derslerini takip edecek. Şimdi 10 milyon tablet bilgisayar ve bütün sınıflara etkileşimli tahta olacak. Üç yıl içinde bunu da gerçekleştireceğiz."

"NE OLDU? ÜLKEMİZ BÖLÜNDÜ MÜ?"

"Artık Türkiye yardım alan değil yardım veren bir ülkedir. Takip eden değil takip edilen bir ülkedir. Göreve geldiğimizde Türkiye'nin yardım eli, 45 milyon dolar. Şimdi 3,5 milyar dolar. Dünyaya yaptığımız yardımlar. Türkiye artık kıyafeti veya inancı yüzünden okul ve devlet dairesi kapılarından kovulanların değil, her yaşam tarzının serbestçe yaşadığı ülkedir. Kızlarımız yurt dışına kaçıp gittiler. Ben de kendi kızlarımı yurt dışına gönderdim. Benim kızlarım başörtüsüyle ABD'de okuyabiliyor; ama benim ülkemde okuyamıyor. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya. Böyle yaşadık. Şimdi bütün bunların hepsi özgür hale geldi. Ne oldu? ülkemiz bölündü mü? Parçalandı mı? Öğrencilerimiz arasında sıkıntı mı var? yok. Hepsi kardeşçe, el ele, kol kola okuyorlar."

"EN PARLAK DÖNEMİNE ULAŞACAKTIR"

"2023 ki bu bizim bir tayin ettiğimiz bir hedeftir, milletimiz için büyük bir hedeftir. Cumhurbaşkanını kendisinin seçmesi kararını da 2007'de halk oylamasında muhalefete rağmen milletimiz kendisi vermiştir. Böylece 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri ayrı bir anlam kazanmıştır. Sınırlarımız bizim medeniyet atılımızı asla sınırlayamaz. Hoşgörüsüyle, çoğulculuğuyla, büyük bir medeniyetin mirasçısı olarak dünyaya daha da açık olmak zorundayız. Her insan, her bölge, her güzellik bize dosttur. Siyasi sınırlarımız bizim medeniyet atılımlarımızı asla sınırlayamaz. Amacımız 2023 yılında yani cumhuriyetimizin yüzüncü yılında şu dört temel hedefe ulaşmaktır. Demokrasiyi ve toplumsal normalleşmeyi daha da ileriye taşımak, toplumsal refahı yükseltmek, dünyada öncü ülkeler arasında olmak. AK Parti'nin 12 yıllık iktidarıyla başlayan yeni Türkiye'yi inşa süreci, cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle birlikte en parlak dönemine ulaşacaktır."

"SUNİ GERİLİMLERLE MİLLETİMİZİ AYRIŞTIRMAYA ÇALIŞANLARIN"

"Bizim yönetim anlayışımız milletimize saygı ve güvene dayanıyor. Biz milletimize efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik. Yönetim anlayışımız millet merkezlidir. Eski ve yeni her türlü vesayete karşıdır. Büyük düşünen vizyoner bir anlayıştır. 2023 yılında ve o yolculukta demokrasimizi inşallah daha da güçlendireceğiz. Bugüne dek başardığımız demokrasi ve özgürlükler alanındaki reformları, eski tek tipçi, paralel kalıntıları bertaraf ederek daha üst seviyelere ulaştıracağız. Suni gerilimlerle milletimizi ayrıştırmaya çalışanların önünde dim dik durmaya devam edeceğiz. Bizim muhatabımız millettir, gelecektir. Biz geleceğin peşindeyiz. Bizim mayamız birliktir, biz birliğin peşindeyiz. Biz inşaanın peşindeyiz. Bizim davetimiz çoğulcu eşitlikçidir. Biz demokrasinin peşindeyiz. Biz taş üstüne taş koymuş herkesi kucaklıyoruz, kimseyi reddetmiyoruz. Bu ülkenin Müslüman olsun farklı dinlere mensup olsun her bir vatandaşı, her etnik kimlikten, her düşünceden, her farklılığa sahip vatandaşı bizimdir. Türkiye'nin geleceğine sahip çıkan herkesle birlikteyiz."

"YENİ ANAYASA YENİ BİR GELECEK DEMEKTİR"

"Yeni bir anayasa öncelikli gündem maddelerimiz arasındadır. Milletimizin güven duyacağı, refah, güç ve gelecek beklentilerin karşılayacak bir anayasa olmazsa olmazdır. Milletin güven duygusuna hitap eden, güvence yaratan bir anayasa şarttır. İnanıyoruz ve biliyoruz ki milletimiz 95 yıl önce başardığını bugün de başarmaya azimlidir, kararlıdır. Yeni anayasa yeni bir gelecek demektir. Milletimiz takdir ederde Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı olarak seçilirsek bu vizyona dayalı anayasanın hazırlanması için gereken öncülüğü yapmak, öncelikli işlerimiz arasında yer alacaktır."

"77 MİLYONUN TÜM SORUNLARINI ÇÖZMEK DEVLETİN ASLİ GÖREVİDİR"

"2023 yılında hedefimiz, etnik mezhepsel, inançsal, her türlü farklılığı kucaklayan, demokratik bir anlayışın hayata gerçekleştirilmesidir. Türk, Kürt, Arap, Çekes, Boşnak, Roman, Alevi, Sünni farklı din mensupları arasında ayrım yapmadan 77 milyonun tüm sorunlarını çözmek devletin asli görevidir. Bu yönde çözüm perspektifiyle atılan adımlar büyük önem taşımaktadır ve neticeye ulaştırılmalıdır. 2023 vizyonunda hiç kimsenin kendisini devlet karşısında, devletin kurumları karşısında ezik, ötelenmiş hissetmediği bir Türkiye'yi tasavvur ediyoruz."

"CUMHURBAŞKANI OLARAK ÇÖZÜM SÜRECİNİN EN YAKIN TAKİPÇİSİ VE DESTEKÇİSİ OLACAĞIZ"

"Allah nasip eder de, cumhurbaşkanı olursak çözüm sürecini daha güçlü bir şekilde sürdürmek için ilgili tüm kurumları yönlendirmeye ve toplum kesimlerini bu sürece sahip çıkmak için gerekli mesajları vermeye devam edeceğiz. Cumhurbaşkanı olarak çözüm sürecinin en yakın takipçisi ve destekçisi olacağız. Bu kardeşlik projesini, bu Türkiye'yi ayağı kaldırma projesini, bu çözüm projesini inşallah hep birlikte nihayete erdireceğiz."

"DEMOKRATİK DEVLET BUNUN GÜVENCESİDİR"

"Devleti, din devlet ilişkisi alanına tahakküm eden değil, bu alan güven veren bir araç olarak görüyoruz. Devlet, din ve inanç etrafında örgütlenen vatandaşlarının özgürlüğüne müdahale edemez. Bu özgürlükleri koruyan hukuk, aynı zaman bu özgürlüklerin suistimal edilmesine de engel olur. Nasıl devlet din üstünde tahakkül kuramazsa, dini topluluklarda devlet ve diğer dini kurumlar üzerinde tahakkül kuramaz. Dini istismar eden örgütlerin, devlet içinde yapılanmasına, paralel yapı kurmasına, devletin gücünü kullanmasına elbette izin verilemez. Demokratik devlet bunun güvencesidir. Devlet görevi, din ilişkisini belirleyen unsur sivilliktir. Toplum kendi dini yaşamını kendisi gerçekleştirmelidir. Milletimiz bize cumhurbaşkanlığı makamını tevci ederse siyasi ve hukuki serbestleşme için olduğu kadar, hoşgörü, birlikte yaşama, ortak mirasımızın demokrasi ve çoğulculuk ekseninde güçlendirmesi içinde çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Böylece sadece ülkemiz için değil, bütün bölgemiz, dünya için büyük bir örnek ortaya koymuş olacağız."

"YARGININ GÜÇLENDİRİLMESİNDE DE ROL SAHİBİDİR"

"Yargı teşkilatı, hukuka ve adalet idealine uygun yargılamayı sağlayacak bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı devlet kurumlarının uyumlu çalışılmasını sağlamak yanında yargının güçlendirilmesinde de rol sahibidir. Vatandaşımızın hak ve hukukunun gözetildiği, güven veren adalet sistemini birlikte gerçekleştireceğiz."

"BİZDEN ÖNCE G20 ÜYESİ BİR TÜRKİYE YOKTU"

“Vizyon belgemizin ikinci ana başlığı refah toplumu. Ülkemiz bizim iktidarımızda bir refah devleti haline geldi. İşte şu anda G20 üyesi bir Türkiye var. Bizden önce G20 üyesi bir Türkiye yoktu. Türkiye yerini aldı. Yani dünyanın en güçlü 20 ülkesi."

"7 KAT ARTARAK 78 MİLYAR LİRAYA YÜKSELDİ"

"Genel bütçeden en büyük payı eğitime ayırdık. 2002 yılında eğitim bütçesi 11 milyar lirayken, bu rakam 2014'te 7 kat artarak 78 milyar liraya yükseldi. Biz buyuz. İşte bu süreci daha da güçlendirerek devam edeceğiz. Kardeşlerim bütün bunlarla beraber Türkiye'de 76 üniversitemiz varken, şu anda üniversite sayımız 175'e çıktı ve 81 vilayetimizin tamamında artık üniversitemiz var."

"DEV ŞEHİR HASTANELERİNİ BAŞLATTIK"

"12 yılda sağlık sektörünü çile sektörü olmaktan çıkardık. Hatırlayın ana muhalefetin başı SSK'nın bir zamanlar genel müdürüydü. Şu Okmeydanı SSK'nın dili olsa da konuşsa. Genç bir delikanlıyım, sabah erken saatte anacığım beni oraya gönderir, kuyruğa girerdim, numarayı alacağım, sonra anacığım gelecek muayenesini olacaktı. İlacını alacaksın alamazsın. Hastanenin eczanesinde ilaçların yarısı yok. Benim param yok, ama şimdi bunlar ortadan kalktı. Şimdi gidiyorsun istediğin eczaneden ilaçlarını alabiliyorsun. Vatandaşlarımızın rehin kalma meselesi bitti. Ölmüş olanı rehin olarak alıyorlardı. Kimin dönemiydi, işte bunların dönemiydi.


Kamu hastanelerini birleştirdik. Aile hekimliğini başlattık. Dev şehir hastanelerini başlattık. Hedef 30 tamamında yapacağız. İlk etapta 16 tanesini yapıyoruz. Orada yok yok, her şey orada olacak. Burada bakıyorsunuz üniversite hastanesinde sedye üzerinde taşınan hastalar var, buralarda bunu göremeyeceksiniz. Dedik ya insanı yaşat ki devlet yaşasın."

"GENÇLERİMİZ BUGÜNÜN ENERJİSİ YARININ İSE GÜVENCESİDİR"

"Adalet ve emniyette de büyük aşamalar kaydettik. Vatandaşın evinde sokağında, şehrinde güvenle yaşaması için asayişi geliştirdik. Güvenlik hizmetini, özgürlüğün korunması ekseninde yeniden tasarladık. Gençlerimiz bugünün enerjisi yarının ise güvencesidir. Ülkemiz bu hazineye diğer ülkelere kıyasla daha fazla sahiptir. Gençlik ve spor yatırım bütçesini 15 kat artırdık. 2002 yılına göre yurt yatak kapasitemizi iki katına çıkardık."

"AİLE TOPLUMUZUN TEMELİ"

"Kadınlar gelecek vizyonumuzun en önemli unsurlarıdır. Kadınlarımızın olduğu kadar kız çocuklarımızın da niteliklerinin geliştirilmesi için çok önemli işler yaptık. Seçilmemiz halinde kadının bireysel ve toplumsal olarak daha da güçlenmesi üretilen politikaları himaye edeceğiz. Aile toplumuzun temeli. 2023 yolunda aile kurumunu güçlendiren, evlilik anlayışını her türlü olumsuzluktan koruyan, aile bütünlüğünü muhafaza eden politikalar geliştireceğiz."

"MİLYONA TUVALETE GİDER HALE GELTİRDİLER"

"Sosyal devlet ilkesini güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Ekonomi 2002'de beri daima önceliklerimizin başında geldi. Milli gelirimizi yaklaşık 4 kat artırdık. Paramızdan altı sıfırı attık. Affınıza sığınıyorum, İstanbul'daki gibi bir yerde delikli iki buçuk kuruşla tuvalete giderdik, hatırlayın bir milyona tuvalete gider hale getirdiler. Eskiden milyoner zengine denirdi. Zengin rakamıyla bize tuvalete gitmeye mahkum ettiler. Düşürdük ortan altı sıfırı. Enflasyon patlar dediler. Enflasyon patlamadı, enflasyon çatladı, tek haneye düştü. Paramız itibarlı bir para haline geldi."

"BU MAKAMLAR YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİLDİR"

"Bir güzel müjdeyi de paylaşmak isterim. Merkez Bankası rezervleri biz göreve geldiğimizde 27,5 milyar dolardı, 2002'nin sonu. Geçen Mayıs ayında 135 milyar dolara çıkmıştı. Gezi olaylarının etkisiyle etkisiyle120 milyar dolara kadar geriledi. Dün itibariyle Merkez Bankamızın rezervi yeniden 135 milyar dolara ulaşmıştır. Çalışıyoruz ya. Bu makamlar yan gelip yatma yeri değildir. Koşturursan oluyor."

"BUNU DA BAŞARACAĞIZ"

"2023 vizyonumuzun ana hedefi, milli gelir bakımından ülkemizin ilk 10 ekonomisi içinde yer almasıdır. Bunu da başaracağız. 2023'e doğru ilerlerken, temel hedefimizi özellikle nüfusunu yeterli kaliteli gıdayla besleyen, tarımda ürünlerinde net ihracatçı konumunu geliştiren, rekabet gücünü geliştirmiş tarım alanında söz sahibi bir ülke olmaktır."

"FATİH SULTAN MEHMET GEMİLERİ KARADAN YÜRÜTTÜ, BİZ DE HALKIMIZI DENİZİN ALTINDAN SÜRÜYORUZ"

"Boğazın yeni incisi Yavuz Sultan Selim köprüsü. Artık kuleler meydana çıktı. Türkiye'ye bunlar yakışmaz mı? Bugüne kadar neden bunlar yapılmadı? Birileri çıkmış Marmaray'ı biz başlattık biz bitirdik. Biri de diyor ki filan başlatmıştı. Neyi başlatmıştı ya? Biz önümüzde böyle bir şey görmedik. Ha proje vardı doğru, Sultan Abdülhamit ile Abdülmecit'in projesiydi. Bunu gördük. Zaten ilham kaynağımız o oldu ve o projeleri de Japon Başbakanı'na da başbakanımıza da tatbik ettik. Arşivlerimizde saklıyoruz. Ne şu siyasi ne bu siyasi, hiçbirinin orada emeği yok. İktidarımız döneminde gittik temelini attık. İhalesi hepsi bize ait. Açılışını yaptık, milletimize hamdolsun boğazın altında hizmeti veriyoruz. Fatih Sultan Mehmet gemileri karadan yürüttü, biz de halkımızı denizin altından sürüyoruz.


Bir taraftan 3. köprü bir taraftan inşallah Ahırkapı'dan, diğer taraftan Haydarpaşa Lisesi'nin arkasından oraya bir tüp bağlantısını yapıyoruz. Buradan da inşallah otomobiller geçecek."

"BİLİM VE TEKNOLOJİYE VERDİĞİMİZ DESTEKLERİ ARTIRACAĞIZ"

"12 yıl önce Türkiye'de havayolundan istifa edenlerin sayısı 34 milyon kişiydi. Şu anda 150 milyon kişiyi aştı. Türkiye'de 26 havaalanı vardı, ama şimdi 52 havalimanımız var. Artık bir yerden bir yere uçakla gideyim dersen yarım saatte 45 dakikada havalimanına ulaşırsın. Ama şimdi batının da dudaklarını uçuklatan bir adını henüz vermedik İstanbul Havalimanı. Temellerini attık, şu anda çalışıyor. Türkiye artık uydu geliştiren ülkeler sınıfına da girdi. Uzayda yerini alan 4A ve 4B uydularıyla kapsama alanı Afrika'ya kadar genişletilecek. Bugün kendi uydumuzu, tüfeğimizi helikopterimizi tankımızı savaş gemimizi üretiyoruz. Eğer bir ülkenin caydırıcı güçlü olmazsa her zaman tehdit altında olur. ASELSAN ve TAİ en büyük şirketler haline girdi.


Bilim ve teknolojiye verdiğimiz destekleri artıracağız. Hedefimiz milli bütçemizin yüzde ikisini bilim sanayi ve teknolojiye ayırmaktır. En çok ziyaret edilen altıncı ülke konumuna yükseldik. Turizm gelirleri sıralamasında 10'ncu sıraya yerleşti. Gelen paralı turistler geliyor. İstanbul ihtiyaca cevap veremiyor."

"HALİÇ'İ ÇOK İYİ BİLİRSİNİZ"

"Enerji vizyonumuz, nükleer enerjiyi elektrik üretiminde kullanan ve yerli enerji kaynaklarını değerlendiren israfın çevresel etkilerini asgariye indiren, rekabetçi bir enerji sistemi oluşturmak hedefimizdir. Şu anda Mersin Akkuyu'yu Ruslarla birlikte yapıyoruz. Sinop'ta Japon ve Fransızlarla beraber yürütüyoruz. Şehirlerimizi insan dostu mekanlar haline getirmeliyiz. Şu anda burası Haliç Kongre merkezi. Burası eskiden Sütlüce Mezbahanesiydi. Bunu gençler bilmez biz biliriz. Benim semtim Kasımpaşaydı, etimizi filan buradan alırdık. Daha ucuz olur diye. Buranın tabi, büyüklerimiz buranın nasıl kotuğunu çok iyi bilir. Haliç'i çok iyi bilirsiniz. Belediye başkanıyken dedik ki biz bu Haliç'i temizleyeceğiz. Dediler ki temizleyemezsiniz, iki yaka oynama yapar. Yurtdışına açıldık, dediler ki biz bunu yaparız."


Oradan enteresan bir sistem oluşturdular, tülbetten geçer gibi, çamur orada kaldı, su Haliç'e pompalandı. Şimdi o zaman biz orayı bir park olarak düşünmüştük. Niyetimiz de kabul oldu herhalde, Kadir Topbaş bey de Vialand denilen o kuruluşlara verdi. orada hem AVM var hem çocuklar için oyun parkları var. Bir değişimi getirdi. Haliç'te şimdi balık var, 50'ye yakın balık çeşidi var. Belediye başkanımız bir şey daha yaptı, Boğazı Sadabada bağladı. Kuyular görülmez, minareler görülür. Tüpten tüneller açıldı, boğazın suyu buraya verildi. Artık Haliç sürkülasyona tabii oldu, burası Marmaray'la birleşmiş vaziyette. Artık o eski koku yok. Kasımpaşa'dan fenere geçerdim, o koku bir alemdi. Bugünleri düzeltmek de bize, arkadaşlarımıza nasip oldu. Şimdi Haliç'in kenarında çok daha farklı bir Haliç'i dünyaya tanıtacağız."

"3 MİLYAR FİDAN VE AĞAÇ DİKTİK"

"3 milyar fidan ve ağaç diktik. Bunu duymak istemeyenler duymuyor. Ama Anadolu'yu biz fellik fellik dolaşıyoruz. Nerede ne var hepsini görüyoruz"

"2014 YILINI AVRUPA BİRLİĞİ YILI OLARAK İLAN ETTİK"

Vizyon belgemizdeki üçüncü ve son başlığımız, öncü Türkiye. Avrupa Birliği katılım müzakerelerinde istenilen ivmenin yakalanması için kararlılığımız sürüyor. 2014 yılını Avrupa Birliği yılı olarak ilan ettik. Yunanistan'ın dönemi bitti, şimdi İtalya dönemi başladı, umutlarımız var. İnşallah temennim odur ki 2 veya üç faslı açma imkanını yakalarız. Türkiye reformlar sürecine devam edecek ve üzerine düşenleri yapacaktır."

"KAPILARIMIZ MAZLUMLARA AÇIK OLACAKTIR"

"Irak'taki hadiseler, Suriye'deki insanlık trajedisi. Türkiye Suriye'deki trajediye siyasi çözüm bulunması için çabalarını sürdürecektir. Tarihimizin ve ecdadımızın bize yüklediği kutsal emanet gereğince, kapılarımız mazlumlara açık olacaktır. Diyorlar ki Ortadoğu'da tarafsız olmalıyız, Filistin'de tarafsız olmalıyız. Filistin davası bizim davamızdır. Çanakkale'de şehitleri bulunan Filistinlilere asla sırtımızı dönmeyeceğiz. Dengeler adına strateji adına susan dünyaya rağmen biz Filistin'in hak ve onur davasını dünyaya duyurmaya devam edeceğiz."

"NETENYAHU SAYIN OBAMA'NIN YANINDAN BİZDEN ÖZÜR DİLEDİ"

"İsrail ile biliyorsunuz uluslararası sularda bizim üç tane gemimiz vuruldu. Bunun neticesinde 10 vatandaşımız şehit oldu. Biz İsrail ile seviyemizi indirdik. Aracılar sokuldu, geldiler gittiler vesaire. En son Obama da devreye girdi. Ben üç tane şart ileri sürdüm. Bir özür dileyecekler dedim, iki tazminat ödeyecekler dedim, üç Filistin'e olan ambargoyu kaldıracaklar dedim. Netenyahu sayın Obama'nın yanından bizden özür diledi. Bizzat telefonda konuştum, ve özür beyanını yaptı. Birinci madde tamam. İkinci madde tazminat. Onda da anlaşma noktasına geldik. Üçüncü nokta ambargonun kalkması. Son dönemlerde aldığım haber, bu da imzada önümde, biz bunu beklerken, şimdi baktık ki Batı Şeria'ya Gazze'ye bombalar yağıyor. Bu ne demektir? Aynen bundan önce Olmert döneminde de böyle oldu. Benim sizinle normalleşmeye yoğum demektir. Filistin'de Gazze'de bizim kardeşlerimiz öldürülürken, biz normalleşme sürecine olumlu bakamayız."

"HAYATLARI YALAN ÜZERİNE KURULU"

"Bir defa süratle İsrail'in ateşi kesmesi lazım. Diyor ki havan topu attılar, roket attılar. Peki kaç tane İsrailli öldü, var mı? Hayır. Ama sizin şu anda öldürdüğünüz Filistinli sayısı 100'e yaklaştı. Hayatları yalan üzerine kurulu. Dürüst değiller. Zulme rıza zulümdür. Zalimlerin yanında yer alamayız. İslam dünyasını paramparça ediyorlar. Buyurun Irak'ta, IŞİD diye bir örgüt, 49 tane vatandaşımızı kaçırdılar. Şu anda hala onlara rehin olarak duruyorum. Diyorum ki bunun size sağlayacağı bir fayda yok ey IŞİD, bizim bu 49 vatandaşımızı bırakmanız gerekir, eğer Müslümansanız bu şekilde zulmetmeniz doğru değil. bu vatandaşlarımızı bırakın."

 

 

Kaynak:Haber Kaynağı