ERDOĞAN ŞEHİT SAYISININ NEDEN ARTTIĞINI AÇIKLADI

ERDOĞAN ŞEHİT SAYISININ NEDEN ARTTIĞINI AÇIKLADI

Erdoğan yaptığı açıklamada artan şehit sayısını terör örgütüne içeride ve dışarıda verilen ağır zayiata bağlayarak "panikteler bu yüzden

Türkiye Dağlıca’daki PKK’nın hain saldırısında şehit verdiği 16 mehmetçiği son yolculuğuna uğurlarken, Iğdır’dan 13 güvenlik görevlisinin şehit düştüğü bir başka terörist saldırı haberi geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan sarayındaki rektörler toplantısında terörle mücadele ile ilgili sert mesajlar verdi.

AÇIKLAMANIN SATIRBAŞLARI

Hangi kökene, hangi meşrebe sahip olursa olsun tüm milletime, siyasetçilere, medya mensuplarına, aydınlara, akademisyenlere, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine seslenmek istiyorum. Her karışıyla Anadolu ve Trakya toprakları, hepimizin ortak vatanıdır. Türkiye 78 milyon vatandaşımızın tamamının ortak devletidir. Bu ülkenin ve bu devletin, 78 milyon vatandaşımızın her birine ihtiyacı var. Aynı şekilde bu ülkeye yani Türkiye Cumhuriyeti devletine de hepimizin ihtiyacı var.

BİRLİK BERABERLİK MESAJI

Milletimizi bin yıldır vatanımız olarak sahip çıktığımız adeta dört elle sarıldığımız Anadolu coğrafyasından söküp atmak isteyenler bugüne kadar hep hezimete uğradılar, inşallah bundan sonra da ülkemizin ve milletimizin birliğine, beraberliğine ve dirliğine göz dikenler yine aynı akıbete uğrayacak ve aynı hüznü yaşayacaktır.

TERÖR ÖRGÜTÜ PANİKTE

Devletimiz askeriyle, polisiyle, istihbaratıyla bölücü terör örgütünün ve onun uzantılarının üzerine gidiyor. Şu ana kadar örgüte yurt içinde ve yurt dışında çok ciddi zararlar verildi. Son gelişmeler zaten biraz da onun paniğidir.

Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını ‘ama, fakat’ gibi kaçma yolları kullanmadan açıkça, mertçe, samimiyetle kınamayan herkesin bu ülkeyle ve bu milletle bağında sorun vardır.

Bugün Türkiye siyasi bir belirsizlik ortamından geçiyorsa bunun sorumlusu iktidar partisi veya bir kişi midir? Sırtını terör örgütüne dayatmakta beis görmeyen siyaset yerine şiddeti tercih eden siyasi partinin yaşananlarda hiç mi sorumluluğu yoktur? Koalisyon hükümeti kurulması için makul şartlarda uzlaşmaya çalışmak yerine hesaplaşmacı ve dayatmacı bir tavra giren muhalefet partilerinin içinde bulunduğumuz acı durumda hiç mi sorumluluğu yoktur?

“YAPTIĞIM HER ŞEYİN HESABINI BU DÜNYADA MİLLETİME, EBEDİ DÜNYADA RABBİME VERMEYE HAZIRIM”

“Erdoğan kaybetsin de Türkiye ne olursa olsun” gibi bir akıl tutulmasına kapılanların olduğunu görüyoruz. Şahsen ben yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime, ebedi dünyada rabbime vermeye hazırım. İşte şimdi önümüzde 1 Kasım var. Milletimiz inanıyorum ki bütün bu olanların hesabını birilerine soracaktır. Diğer zamanlarda, hele terör gibi hayati meselede ihtiyacımız olan birliktir, beraberliktir. Türkiye’nin iktidar partisi kadar muhalefet partilerine de ihtiyacı vardır.

Milletimiz dimdik ayaktayken, güvenlik güçlerimiz fedakarlıkla mücadelelerini yürütürken moral bozmaya, kafaları bulandırmaya, gönülleri karartmaya yönelik her söz, her tavır, sadece terörün amacına hizmet eder. Devleti ve hükümeti eksik yapılan, yanlış yapılan işleri eleştirmek, murakabe etmek elbette herkesin hakkıdır fakat ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen muhalefetin, medyanın, aydınların da aynı şekilde murakabeye tabi tutulması gerekmiyor mu?

İHANET SORUNUDUR

Kendi milletine, onun değerlerine tercihlerine ve gelecek hedeflerine düşmanlık eden partilerle medyayla aydınlarla kat edebileceğimiz bir yol, yönelebileceğimiz bir menzil yoktur. İlkesiz bir şekilde işine geldiğinde terör örgütüne destek veren, işine geldiğinde hükümeti, polisi, askeri suçlayan, işine geldiğinde kendi ülkesini yabancılara şikayet eden bir siyaset anlayışını kabul edemeyiz. Dünyanın hiçbir yerinde ne siyasetçilerin, ne medyanın ne de aydınların kendi ülkesinin, kendi devletinin aleyhinde yalanla iftirayla çarpıtmayla gerçek dışı algılar oluşturarak çalışma hakkı yoktur. Bu demokrasi ve özgürlük meselesi değildir. Tam tersine bu, kendi ülkesine ve milletine yabancılaşma, ihanet sorunudur.

ELİNDE MOLOTOF VARSA BU SİLAHTIR GÜVENLİK GÜÇLERİ SİLAH KULLANIR

Bu acıların yaşanmasını, annelerin, babaların, eşlerin, çocukların, kardeşlerin, sevenlerin gözyaşlarını engellemek için gerçekten çok uğraştık, çok mücadele verdik ve vermeye devam edeceğiz. Fakat terör örgütü yeniden silaha, şiddete, baskıya, kan dökme yoluna başvurarak bizim arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattı. Geldiğimiz noktada artık elinde silahı, molotofu, yüzünde maskesi olan herkes hukukun ve güvenlik güçlerimizin mukabelesini, milletimizin buğzunu ziyadesiyle hak ediyor demektir.

Elinde molotof varsa bu bir silahtır, dolayısıyla güvenlik güçlerimize silah kullanma yetkisini verir, bu yasanın gereğidir. Bu saatten sonra devletin ve milletin razı olabileceği tek çözüm, terör örgütünün tüm faaliyetlerine son verip, silahlarını bırakmasıdır. Terör örgütünün silahları ya devlete teslim edilecek ya da üzerine beton dökülüp bir daha kullanılmaz hale getirilecektir. Artık bunun dışında konuşulacak, görüşülecek, tartışılacak hiçbir şey yoktur. Silahların gömülmesi, terörün durması, ülkenin yeniden huzur iklimine kavuşması konusunda somut adım atacak olan terör örgütüdür.

400 VEKİL TARTIŞMASI

Bir televizyon programında bana birlikte mülakatı yaptığım arkadaşımız 400 milletvekili ile ilgili bir soru soruyor ve ben kendilerine ta 7 Haziran seçimleri öncesinde Kırşehir’de yaptığım bir toplu açılış töreninde, 400 milletvekilini alacak bir partiyle yeni Türkiye, yeni Anayasa kurulabilir, inşa edilebilir diyorum ve hemen tweetler başlıyor. Basında amiral gemisi olduğunu söyleyenler bu konuda başlıyor, ‘Yani 400 milletvekili alsaydınız Dağlıca olmayacak mıydı?’ diyor. Bu kadar hedef saptırma olabilir mi, sen nasıl medyasın? Ondan sonra on dakika geçiyor, on dakika sonra kaldırıyor. Ama önce zehri atıyor, virüsü salıyor. Bu nasıl bir medyada dürüstlüktür?

Ülkemizi, milletimizi bu zor durumdan, gereken her yolu ve yöntemi kullanarak çıkaracağız. Yetkiyi aldığımız milletimize karşı hesap verme sorumluluğumuz bunu gerektiriyor. Bu mücadelede de en büyük güç kaynağımız bizatihi milletimizin kendisidir, milletimizin desteğidir, milletimizin hayır duasıdır. Milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, polisimizle, jandarmamızla, istihbaratımızla, köy korucularımızla çok daha sıkı bir koordinasyon, çok daha sıkı bir işbirliği içerisinde yürütülen mücadelenin başarıya ulaşacağından kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu ülkeyi, bu devleti sokakta bulmadık. Milletin geleceğini üç beş teröriste, üç beş ihanet çetesi mensubuna, üç beş işbirlikçiye terk etmedik, etmeyeceğiz.

kaynak sözcü

Kaynak:Haber Kaynağı