DİL BAYRAMI ; Bir toplum nasıl çökertilir

DİL BAYRAMI

Türkçe’nin Anadolu’da devlet dili olarak benimsenişi, Karamanoğlu Mehmet Beyin 15 Mayıs 1277 tarihli buyruğuna dayanıyor olsa da, Türk Dil Kurumu’nun (O zaman Türk Dili Tetkik Cemiyeti) 26 Eylül 1932’de yaptığı ilk kurultayı Dil Bayramı olarak kutluyoruz.

Dil Devriminin, laikliğin benimsenmesi ve kurumsallaşmasındaki payı büyüktür. Laiklikle çağdaşlaşma arasındaki koşutluğu günümüzdeki gelişmelerde de görmek olanaklı. Nitekim, Türkçenin değersizleştirilmesiyle başta laiklik olmak üzere Atatürk devrimlerinin tartışılır duruma gelmesinin birbirlerine koşut olarak ortaya çıkması da bu ilişkiyi doğruluyor.

Bir toplumu çökertmek için dilinden başlayarak önce kutsallarını ortadan kaldırmak gerekir. Bizler Cumhuriyeti, inakın yerine akıl ve bilimi koyarak ümmeti ulusa dönüştüren Anadolu aydınlanmasının öncüsü Atatürk’e borçluyuz. O bizim kutsalımızdır.

Dede Korkut’tan Fatih Sultan Mehmet’e, Pir Sultan Abdal’dan Karacaoğlan’a, Nazım Hikmet’ten Hacı Bektaşı Veli’ye, Nasreddin Hoca’dan Şeyh Bedrettin’e, Ergenekon’dan Nevruz’a ve Çanakkale’den Kurtuluş Savaşı’na bizim kutsallarımızdır.

Bir toplumu ulus yapan, diliyle, yazınıyla, ekiniyle, sanatıyla binlerce yılda oluşturduğu kimliğidir, yaşam değerleridir. Koçaklamasını, söylencesini, koşuğunu, türküsünü… belleğinden sildiğiniz zaman, o toplumdan geriye yalnızca bir sürü kalır.

Yabancılardan aldığımız her sözcüğü, Türk dilinin çatısından uçan bir kiremit olarak algılamak gerekir ama dilimizdeki yabancı sözcükler de, Türkçe konuşamayan yurttaşlarımız da, giderek çoğalmakta.

Kabul etmek gerekir ki, TDK gibi, Dil Derneği gibi, Cumhuriyet Gazetesi gibi (Sami Karaören’e saygı) kurumların çabaları dilimizin özleşmesinde yeterli olmuyor. Ancak yönetenler duyarsız diye bizim de bir kenara çekilmemiz gerekmez, bizler de çabalarımızla dilimizin ve dolaylı olarak toplumumuzun gelişmesine katkıda bulunabiliriz.

1-TDK’nu eski yapısına döndürmek için çaba harcamalı, yabancı sözcüklere Türkçe karşılıklar üretme çalışmalarını yoğunlaştırmalıyız.

2-Üniversitelerimizde yabancı dille öğretim uygulamasına son vermeliyiz.
3-Türk dili konusunda duyarlı ve bilinçli öğretmenler yetiştirmeliyiz.
4-Belediyelerimiz, 5393 Sayılı Yasaya dayanarak yetki alanlarındaki her türlü tanıtaç, duyuru ve benzerlerinde Türkçeden başka dil kullanılmaması ve kullanılmakta olanların, uygun bir sürede Türkçeleriyle değiştirilmesi için devinime geçmelidirler.

5-Başta Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi olmak üzere, üniversiteler konuyu gündemlerine almalıdırlar.

Kuşku yok ki dilimizin gelişmesi konusunda yerel yönetimlerin göstereceği çabalar çok değerlidir. Ancak, devleti yönetenlerin tutumu değişmeden belediyelerin etkili bir çalışma yapması da beklenmemeli.

Dil Bayramınızı kutluyor, Türk Diline çok emek verenlerden Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın öngörüsüyle tamamlamak istiyorum:

“Bir dilin olabildiğince öz olması, ardından koşulabilecek bir ülküdür. Yüzde yüz özleşme olanaksız diye bu ülküden dönmek gerekmez. Dil, topluma bağlı bir varlıktır; ilerleyen, uygarlaşan bir toplumun dili de onun gidişine ayak uydurur. Türkçe, doğu uygarlığını bırakıp batı uygarlığına yönelen Türk ulusunun çağdaş anlatım gereksemelerini karşılayacak bir düzeye ulaşma yolundadır; bu da ancak Dil Devrimiyle olmuştur.”

Kaya Çetin – eğitimci / yazar

Önceki ve Sonraki Yazılar