BÜLENT ARINÇ'TAN  TEHDİT GİBİ AÇIKLAMA

BÜLENT ARINÇ'TAN TEHDİT GİBİ AÇIKLAMA

Bülent Arınç, Turgut Özal Üniversitesi'nde yapacağı konferansın iptal edilmesine ilişkin açıklama yaptı.

22. Dönem TBMM Başkanı Bülent Arınç, Turgut Özal Üniversitesi'nde yapacağı konferansın iptal edilmesine ilişkin sosyal medya hesabı Twitter'dan açıklama yaptı.

Arınç, "Daha düne kadar başörtüsü yasağı gibi nice yasaklara birlikte karşı çıktığımız, omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar, artık bugün saf değiştiriyor, güç sarhoşluğuyla yasakçılık oynuyor ve omuz atıyorlarsa, o halde özgürlüklere müdahaleyi, özgürlük için mücadele sebebi sayar ve bunun icabını yaparız. Fakat bu engelleme tutumu, en geniş özgürlük alanları olması gereken üniversitelerden ve üstüne üstlük "öğrencilere rağmen" gelirse bunu "güvenlik" ya da diğer uydurma gerekçelerle açıklamak o öğrencilerin zekalarıyla alay etmek onları yok saymaktır.

"Provokatif olaylar" çıkabileceği gerekçesiyle iptal etmek üniversitelerin öğrencilerine saygısızlıktır. Provokatif olaylar" meşru ve farklı sesler susturulduğunda çıkar.

Yasakçı tavır takınmak üniversitelere "yasakçı üniversite" yaftasını da yapıştıracaktır. İptal edici ya da ettirici merciler için bir utanç vesilesi ve "milli irade"ye saygısızlıktır. Tarih kitapları bu yolun yolcularının hazin sonlarıyla doludur. Şimdi seyreyleyelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler" dedi.

Arınç şu ifadeleri kullandı: "Bilinmesini istiyorum ki, daha önce konferans verdiğim üniversitelerde, gerekse üniversite yönetimleri tarafından konferans vermem engellenen Kırıkkale Üniversitesi, Beykent Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde ve en son dün bu utanç kervanına katılan Turgut Özal Üniversitesi'nde şahsıma yapılan konferans davetleri tüm öğrenci gruplarının ve her görüşten öğrencilerimizin ortak mutabakatıyla gerçekleşmiştir.

"PROVOKATİF OLAYLAR" ÇIKABİLECEĞİ GEREKÇESİYLE İPTAL ETMEK ÜNİVERSİTELERİN ÖĞRENCİLERİNE SAYGISIZLIKTIR
Bu gerçekler çerçevesinde katılacağım programları "Provokatif olaylar" çıkabileceği gerekçesiyle iptal etmek en başta o üniversitelerin öğrencilerine saygısızlıktır. Siyasi ve idari makamlardan gelen ya da gelebilecek bu tür susturma çabaları "Gerçekleri duymayı istememek ve duyulmasını engellemek" kaygısı ile açıklanabilir.

O ÖĞRENCİLERİN ZEKALARIYLA ALAY ETMEK ONLARI YOK SAYMAKTIR
Fakat bu engelleme tutumu, en geniş özgürlük alanları olması gereken üniversitelerden ve üstüne üstlük "öğrencilere rağmen" gelirse bunu "güvenlik" ya da diğer uydurma gerekçelerle açıklamak o öğrencilerin zekalarıyla alay etmek onları yok saymaktır.

YASAKÇI TAVIR TAKINMAK ÜNİVERSİTELERE "YASAKÇI ÜNİVERSİTE" YAFTASINI DA YAPIŞTIRACAKTIR
Üniversitelerin asli unsuru ve gerçek sahibi olan öğrencilerin iradelerini yok saymak, meşru ve makul taleplerini görmezden gelmek ve "öğrencileri karşılarına almak pahasına" yasakçı tavır takınmak hiçbir akli, mantıki sebeple açıklanamayacağı gibi, bu baskıcı tutum, üniversitelere "yasakçı üniversite" yaftasını da yapıştıracaktır.

İPTAL EDİCİ YA DA ETTİRİCİ MERCİLER İÇİN BİR UTANÇ VESİLESİ VE "MİLLİ İRADE"YE SAYGISIZLIKTIR
14 yılda 90'ın üzerinde üniversite açmış olmanın gururunu yaşayan Ak Parti'nin halen iktidarda bulunduğu bir dönemde, halkın çocuklarının tertip ettiği konferanslar iptal ediliyor ya da ettiriliyorsa, bu durum, iptal edici ya da ettirici merciler için bir utanç vesilesi ve "milli irade"ye saygısızlıktır.

TARİH KİTAPLARI BU YOLUN YOLCULARININ HAZİN SONLARIYLA DOLUDUR
Hoşa gitmeyen gerçekleri duymama ve duyurmamama adına izlenen bu anti demokratik yol, baskı rejimlerinin yoludur ve tarih kitapları bu yolun yolcularının hazin sonlarıyla doludur.

"PROVOKATİF OLAYLAR" MEŞRU VE FARKLI SESLER SUSTURULDUĞUNDA ÇIKAR
Bilinmelidir ki, "Provokatif olaylar" üniversitelerde konferans verildiğinde değil, bilakis kürsüler, kalemler, meşru ve farklı sesler susturulduğunda çıkar. Ne zamanki sessimiz kısılmaya, varlığımız yoklukla imtihan edilmeye başlandı, işte o zaman attığımız her adım "olay" oldu. Daha önce bu baskıcılar, ses kısıcılar Başbakan asıcılardı. O zihniyetti. Kendilerinde müthiş bir güç vehmediyorlar ve "beni eleştirirsen yok olursun" diyorlardı. Yok olmadık. Gençliğimizi, ömrümüzü verdik yılmadık.

ONLARA KIZIP MAHALLE DEĞİŞTİRECEK DEĞİLİZ
Şimdilerde bu baskıcılar, ses kesiciler, sus deyiciler bizim mahallenin çocukları ise onlara kızıp mahalle değiştirecek değiliz. Kaldı ki o çocukların sesleri de artık karşı mahalleden geliyor.

DÜNE KADAR OMUZ OMUZA MÜCADELE VERDİĞİMİZ İNSANLAR SAF DEĞİŞTİRİYORSA İCABINI YAPARIZ
Ülkemizin "sus" lar ülkesi olmasına 40 yıl önce nasıl karşı çıktıysak aynı şekilde bugün de karşı çıkarız. Zira 40 yıl önceki iyi niyet ve gayretten zerre kadar sapmış değiliz. Aynı niyette, safta, safiyette ve aynı azimdeyiz. Daha düne kadar başörtüsü yasağı gibi nice yasaklara birlikte karşı çıktığımız, omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar, artık bugün saf değiştiriyor, güç sarhoşluğuyla yasakçılık oynuyor ve omuz atıyorlarsa, o halde özgürlüklere müdahaleyi, özgürlük için mücadele sebebi sayar ve bunun icabını yaparız.

ŞİMDİ SEYREYLEYELİM MEVLA NEYLER, NEYLERSE GÜZEL EYLER
Her devir için kendini mutlak güç makamında görüp aldananlara, asırlar öncesinden Yunus Emre şöyle seslenmiş, ne kadar da doğu demiş: Yerden Göğe küp düzseler, birbirine bet etseler, aradan birin çekseler seyreyle sen gümbürtüyü. Şimdi seyreyleyelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler. "

Kaynak:Haber Kaynağı