Bu çağrı, bağımsız ve başı dik bir ülke içindir!

Bu çağrı, bağımsız ve başı dik bir ülke içindir!

ŞANLIURFA'da ve Adıyaman'da, Spor Toto Süper Lig'de Galatasaray'ın 2-1 galibiyeti ile sona eren derbi maçın ardından sokağa dökülen taraftarlar arasında gerginlik yaşandı.

Rize’den Türkiye’ye yerli ürünlerin kullanılması çağrısında bulunan TEMA Rize Temsilcisi Nevzat Özer, Küresel yerine yerel, İşlenmiş yerine taze ürün, fast food yerine, yerel mutfakların bilgeliğini, lezzetini tercih edin. Bu çağrı; işsizliğin, yoksulluğun önlenmesi, topraklarımızın korunması, kültürel yozlaşmanın durdurulması, bağımsız başı dik bir ülke çağrısıdır” dedi.
TÜRKİYE SOĞANDAN SAMANA İTHALAT CENNETİ OLDU
Dünyada kendi kendine yeten ülkelerden biri olmakla övünen Türkiye, son yıllarda buğdaydan mercimeğe, mısırdan susama bir çok tarım ürününü ithal eder hale geldi. Canlı hayvan ithalatının ardından son olarak ot ve samanı da ithal etmeye başlayan Türkiye’nin büyük kentlerindeki alışveriş merkezlerinde Şili’den ithal edilen üzüm ve elma, İran’dan karpuz ve ayva görmek mümkün. Resmi verilere göre 2010 yılında 123 bin dolarlık kuru soğanın ithal edildiği Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında yerli ürünlerin tüketim bilincini arttırmak için başlatılan çalışmalar kapsamında 1929 yılından bu yana kutlanılan Yerli Malları Haftası son yıllarda daha adeta yasak savmak türünden etkinliklerle kutlanıyor.
RİZE’DEN TÜRKİYE’YE ‘YERLİ MALI KULLANIN’ ÇAĞRISI
Ancak yerli malı kullanmanın onurlu bir davranış olduğunu düşünenler de var. 12-16 Aralık tarihleri arasında kutlanan Yerli Malı Haftası dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan TEMA Vakfı  Rize Temsilcisi Nevzat Özer, “ülkemizde yaşanan sorunlar karşısında ulusumuzun, doğal varlıklarımızın çıkarlarına  uygun çözümler üretmek ve davranışlar geliştirmek amacıyla halkımızı bir kez daha ‘yerli malı’ kullanmaya çağırıyoruz” dedi.
‘BAĞIMSIZ VE BAŞI DİK BİR ÜLKE İÇİN’
Çağrısının, kapalı bir ekonomi, dışalımların sınırlanması ve kalitesizliğin ödüllendirilmesine yönelik olmadığının altını çizen Özer, “bu çağrı; işsizliğin, yoksulluğun önlenmesi, halkımızın yeterli ve doğru beslenmesi, doğal kaynaklarımızın, topraklarımızın korunması, kültürel yozlaşmanın durdurulması, bağımsız başı dik bir ülke çağrısıdır. Bu çağrı; insanlarımızı sürekli daha fazla, daha büyük, en yeni için koşullandıran, savurganlaştıran tüketim çılgınlığına karşı, verimli, dikkatli, ihtiyacı kadarını tüketen, yerli kullanan bir anlayışı toplumda yaygınlaştırma çağrısıdır” diye konuştu.
KÜRESEL YERİNE YEREL GIDALARI TÜKETİN
Yerli malının, aş, iş, refah ve toplumsal barış anlamına geldiğini dile getiren Özer, “yerli malı, sağlıklı beslenme demektir. Yerli malı,  doğanın korunması demektir. Küresel yerine yerel, İşlenmiş yerine taze ürün, fast food yerine, yerel mutfakların bilgeliğini, lezzetini tercih edin. Tüketilen gıdanın kökenini, üretim zincirini denetleyin. Küresel gıda pazarında bir tüketicinin yapacağı en önemli iş, kendi bölgesinde üretilen gıdaları satın almasıdır” çağrısında bulundu.
PARAM VAR AMA TÜKETMEYE HAKKIM YOK
Param var ama tüketmeye hakkım yok” diyen TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca’nın yaşamı ve kişiliğinin kendilerine örnek olduğunu ifade eden Özer,  tüketilen her şeyin aslında onun geldiği yeri, yani doğayı biraz daha eksiltmek, kirletmek olduğunu bilen, buna göre davranışlarını değiştiren bir toplum dilediklerini vurguladı. Özer açıklamasını  “yerli malı kullan, ülkene, doğasına, tarımına, toprağına sahip çık!” çağrısıyla noktaladı.
29 BUNALIMINDAN RANTİYE EKONOMİSİNE UZANAN SÜREÇ
Kent ve Kültür tarihçisi Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi kitabında, Türkiye’de ilk Yerli Mallar Haftası kutlamalarının, 4 Nisan 1929’da yapıldığını aktarıyor ve ardından gelişen süreci şöyle anlatıyor:  11 Ağustos’ta Galatasaray Lisesi’nde Yerli Mallar Sergisi açıldı. 24 Ekim 1929 New York Borsası’nda patlayan kara Cuma krizinden sonra “29 bunalımı” olarak tarihe geçen ekonomik kriz, bütün dünyada etkisini gösterince, sanayileşme hedefine karşın, özellikle sermaye birikimi yetişmiş emek gücü sıkıntısı çekilen ekonomide ‘devletçilik’ programı başlatmak zorunda kalındı. İthalatı kısmak, dolayısıyla yerli malı kullanmak ve tasarruf yapmak halka benimsetilmesi gerekli bir devlet politikası olarak görüldü. Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti 18 Aralık 1929’da kuruldu. TBMM başkanı 12-19 Aralık günleri arasında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası Yerli Mallar Pazarı’nı açtı. Buradan hareketle, Feshane, Beykoz, Bakırköy ve Özel sektör ürünleri sergilendi. 1931-1935 yıllarında kriz, savaş ekonomisinin de etkisiyle derinleşti. Yeli malı kullanmak, devlet politikası olarak propagandası yapılan ve o zamanın teknikleriyle gösteriler, afiş ve sergilerle halka mal edilmeye çalışılan bir program oldu. 2000 yılına gelindiğinde, yerli ürünlerin ithal ürünlerden daha pahalıya mal edilmesi sonucunu veren uzun süreli rantiye ekonomisinden sonra ve AB’ne giriş aşamasında, ikinci yerli malı kullanma kampanyası başlatanlar oldu ve eski sloganlar canlandırılmaya çalışıldı: “Yerli Malı Türkün Malı, Herkes Onu Kullanmalı.”