Reyhanlı saldırısı sonrası bölgedeki durum, yabancı medyanın ilgisini çekmeyi sürdürüyor. İngiliz yayın kuruluşu BBC, “Suriyeli gözüyle Reyhanlı’da saldırı sonrası yaşam”ı yansıttığı haberinde ilçedeki Suriyeli sığınmacıların karşılaştıkları zorluklara vurgu yaptı. “Bu bombalama olayı Suriyeli mültecileri bazı yeni ve acı gerçeklerle yüz yüze getirdi diyen BBC, haberinde Türk hükümetinin saldırıya nasıl bir yanıt vereceğinin “büyük önem taşıdığı” görüşünü de dile getirdi.

BBC muhabiri Wyre Davies, Reyhanlı’daki saldırının ardından Suriyelilerin karşılaştığı sorunları konu alan haberinde saldırının üç gün sonra Türkiye’nin Suriye rejimini suçlamaya devam etmekle beraber saldırıyı kimin gerçekleştirdiğinin hâlâ bilinmediğini belirtti.

“Reyhanlı'da ise enkaz kaldırma çalışmalarına başlandı, ama bölge sakinleri can ve mal kaybı nedeniyle çok öfkeli” denilen haberde “Bazıları bunun acısını bölgedeki binlerce Suriyeli mültecilerden çıkarıyor. Oysa bombalama olayından önce onlara kucak açmışlardı” sözlerini kullandı.

Haberde “Doktor Necip El Hadal altı ay önce Suriye sınırını geçip Türkiye'ye geldiğinde, Suriye'deki korkunç iç savaş hikayelerini dinlemiş insanlar tarafından hoşgörüyle karşılanmıştı. Doktor Necip, eşi İsmihan ve beş çocukları, Esad rejimine bağlı askerlerin kasıtlı olarak yıktığı İdlib'deki evlerinden kaçıp kurtuldukları için şanslıydılar” denildi.

BBC, ürolog Dr Necip ile jinekolog eşi İsmihan, Suriyeli mültecileri ve kısmen bölge halkını tedavi eden yerel kliniklerde işe başladıklarını anlattıktan sonra saldırı ile birlikte Hadal ailesi için her şeyin değiştiğini kaydederek şu savları dile getirdi:

“Türkiye saldırıdan Esad hükümetinin ajanlarını sorumlu tuttu. Şam suçlamaları reddetti. Türkiye her ne kadar Suriye savaşının içine çekilmeyeceğini ilan ettiyse de iki eski yakın müttefik arasındaki karşılıklı suçlamalar tehlikeli bir düzeye ulaştı.”

Haberde “Bu bombalama olayı Suriyeli mültecileri bazı yeni ve acı gerçeklerle yüz yüze getirdi” değerlendirmesi de yapıldıktan sonra Cumartesi günü bombaların ardından hayatın Hadal ailesi için nasıl değiştiğini “Bir ara yaralıyla birlikte hastanenin acil bölümüne girip tedavi uyguladıktan sonra döndüğünde arabasını saldırıya uğramış bir halde buldu. Çünkü arabası Suriye plakası taşıyordu” ifadeleri ile anlatıldı. Haberde şu değerlendirmeler de yapıldı:

“Reyhanlı halkının çoğu Suriye'de zor durumda olan Esad muhaliflerinin acısını paylaşmakla birlikte, bazıları da Türkiye'nin sınır kasabalarına fazla sayıda mülteci gelmesinin sorunları da beraberinde getirdiğine inanıyor.

Bugün Reyhanlı merkezinde çok az sayıda Suriyeli vardı. Suriyeli olduğu tespit edilen bir kişinin hemen etrafı çevrildi, tartaklandı, itilip kakıldı, bağırış çağırışlara hedef oldu. Adam kaçıp kurtuldu.”

BBC muhabiri, “Reyhanlı halkı öfkesinde haklı. Şehir yıkıntı halinde; yüzlerce işyeri yıkıldı ya da hasar gördü. Can kaybının acısının azalması ise uzun zaman alacak” da dedikten sonra şu savlara da yer verdi:
“Reyhanlı halkı herkesi suçluyor; Esad muhaliflerine yardım ve destek verdiği için kendi hükümetlerini, istemeden Reyhanlı'yı Esad ajanlarının hedefi haline getiren binlerce Suriyeli mülteciyi, hükümetin Suriye politikasını eleştirmekten korkmakla itham edilen medyayı.
Kasaba meydanında yıkıntıyı görüntülemek istediğimizde yerli halk bizi itip kakarak durdurmaya çalıştı.”
Dr. Necip ve ailesinin, olayların yatışmasını ve birkaç hafta önceki güven duygusunun yeniden tesis olmasını ümit ettiklerini anlatan Davies, Dr. Necip’in "Olay üzerine herkese dışarı çıkmamalarını, fazla ortada görünmemelerini söyledim. İki gündür dışarı çıkmadık" sözlerini de aktardı.

Haberde “Saldırıyı kimin yaptıysa tarihsel ve ticari bağları olan ve bir arada yaşayan bu iki halk arasına kasıtlı olarak husumet sokmaya çalıştığı ve başardığı” savunulduktan sonra da
“Türkiye hükümetinin bu saldırıya nasıl cevap vereceği büyük önem taşıyor. Başbakan Erdoğan Türkiye'nin Suriye savaşının ya da bölgesel savaş ihtimalinin içine çekilmeyeceğini sürekli tekrarlıyor. Fakat Esad muhaliflerini destekleme ya da savaştan kaçan binlerce mülteciyi barındırma taahhüdünden vazgeçmesi de pek olası görünmüyor” yorumu da yapıldı. (M.İ)