Batum: Erdoğan acımasız bir insan

Batum: Erdoğan acımasız bir insan

ABD’nin çıkarları açısından ABD Erdoğan’ı uygun gördü. Kendisine de söz verdiler. Büyük ekonomik kriz, diyerekten iktidara getirildi. Tayyip Erdoğan buradan bir imparatorluk, diktatörlük özentisine girdi. Ben güçlüyüm, beni seviyorlar, ben imparator oluru

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında “Mısır’daki darbenin arkasında İsrail var, elimizde belgesi var,” sözlerine ABD’den çok sert açıklama geldi. ABD Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, “Erdoğan’ın sözleri saldırgan, delilsiz ve yanlış,” dedi.
Açıklamanın muhatabı aslında Cumhurbaşkanlığı olmalıydı, belki bu yüzden hükümet üzerine alınmadı demek de mümkün değil, zira doğrudan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan bir açıklamaydı. Açıklamanın Obama'nın makamından yapılması ayrı bir önem taşıyordu.
 
Başka bir önemli gelişme de, İsrail’in Türkiye’yi ciddiye almayan cevabıydı. İsrail, ABD gibi üst perdeden değil de, daha alt düzeyden bir açıklama yaparak, “Bu, üzerine yorum yapaya değmeyecek o açıklamalardan biri,” dedi. Aslında, “o açıklamalardan biri” sözcüğü bile başlı başına bir “diplomasi” rezaletiydi, ama Türkiye üzerine alınmadı.
Biz de konuyla ilgili CHP Milletvekili ve Anayasa Profesörü Süheyl Batum'a görüşünü sorduk. Batum'un görüşleri şöyle:
 
"AKP’nin, özellikle de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’yi ve İsrail’i karşısına alan, adeta savaş açan bu açıklamalarının altında iç politikaya yönelik bir kurnazlık mı vardı? Oynanan oyun sona varıyor artık. Mısır’daki iktidarın arkasında İsrail vardı. Mısırlı bir yetkili bir batı ajanından vatanseverlik dersi almayız, dedi.
 
Ben bunların hepsini birbirine bağlıyorum ve şöyle görüyorum: Bu güne kadar yapılan bir tiyatroydu. One minute bir tiyatroydu. Bunun da baş aktörü Recep Tayyip Erdoğan’dı. 2002’den beri Cüneyt Zapsu’nun ön planda olması, 'deliğe süpürmeyin, kullanın' demesi, yavaş yavaş durumun nereye geleceğini gösteren delillerdi. İsrail’in kendi güvenliği ve ABD’nin çıkarları açısından ABD Erdoğan’ı uygun gördü. Kendisine de söz verdiler. Büyük ekonomik kriz, diyerekten iktidara getirildi. Gerek Kıbrıs’taki, gerek Annan planını imza attırılırken, içi boş bir belgeye imza attırılırken, ev kontratı olsa bile imzalanmayacak bir anlaşmayı, sözleşmeyi içi boş şekilde imzalattılar. Bu oyunun sonuçlarıydı bunlar.
 
Tayyip Erdoğan buradan bir imparatorluk, diktatörlük özentisine girdi. Ben güçlüyüm, beni seviyorlar, ben imparator olurum diye düşündü. Üstelik bölgedeki ABD’nin gelişmesiyle çok uyumluydu bu isteği. Bunlarda demokrasi önemli değil, diktatör de olsun, yeter ki bunu Kürt devleti olarak yapsın, bir ortaklık kurulsun. Görüldü ki Mısır’la, Suriye ile ilişkilerinde Erdoğan’ın durumunu ABD yeni gördü. Bu rolde içinin boş olduğunu gördü. Oysa bu bir roldü, kendisine verilen bir roldü. Arada yavaş yavaş bir bozukluk çıkmaya başladı. Suriye’deki çatışmayı sunni, alevi, şii kavgasına dönüştürerek, siz alevi olduğu için bunları destekliyorsunuz, şiileri destekliyorsunuz diyerek olayı bir mezhep kavgasına dönüştürdü. Çünkü çapı yoktu. Suriye’de çuvalladı.

Dolayısıyla ABD’nin ben kendi problemlerimle uğraşırım, Erdoğan’da oradaki işleri yürütür düşüncesinden, artık bu adam bir iş yapamaz, bundan bir şey olmaz, bizi kullanarak imparator olmak istiyor, düşüncesine geldi. Bizi aptal zanneden, sözüm ona aydın  kesimlere soruyorum: Bush hükümeti mi verdi oyu 2 binli yıllarda. Sadece şu bölgede doksan yılından beri olanları bilenler o rolü bilenler, verenler sayısız örneklerini gördüler. Recep Tayyip Erdoğan da bunlardan biridir. Bir farkla: O gerçekten acıması çok az olan bir insan. Diğerleri bu kadar yapamadı. Madem bu rolü bana verdiniz, şimdi artık benden sonrası tufan. En güçlüyü göstermek istiyor, gazetecileri hapse atıyor, gençlerin ölümüne seyirci kalıyor.
Çok yakında bu iş sonuçlanacak. ABD’ye gittiğinde, Reyhanlı’dan sonra, biz artık Kürt devletini resmileştirmek için PKK’yı meşrulaştırarak ona bir özerklik tanımak yönünde sana son süreyi verdik, Eylül, Ekim aylarında bu işi bitirmelisin mesajını almıştı."