BAKAN'DAN ÖCALAN'I ŞOK EDECEK AÇIKLAMA

BAKAN'DAN ÖCALAN'I ŞOK EDECEK AÇIKLAMA

Bu fevkalade yanlıştır. Siyaseten de böyle bir şey yok, kanunen de bu mümkün değildir" dedi.

ADALET Bakanı Bekir Bozdağ, Abdullah Öcalan’a sekretarya kurulmasıyla ilgili olarak, "Cezaevlerinde kimlerin bulunacağı yasalarla bellidir. Cezaevlerinde sadece tutuklu ve hükümlüler bulunur. Bunun dışında kimsenin bulunması mümkün değildir. dedi. Bir süredir kamuoyunda tartışılan ve Kürt Tarafının sürekli tekrarladığı talebe ilşkin olarak yalanlama geldi. 

SİYASETEN BÖYLE BİR ŞEY YOK

İmralı’ya sekretarya tartışmaları kamuoyunda hükümetimizi yıpratmak için bir algı operasyonuna döndü. Sanki dışarıdan bir özel kalem gidecek, orada bir sekreter olacak gibi bir algı yapılıyor. Bu fevkalade yanlıştır. Siyaseten de böyle bir şey yok, kanunen de bu mümkün değildir" dedi.

KUVVETLİ ŞÜPHEYİ MAKUL ŞÜPHEYE DÖNÜŞTÜREN

TBMM Genel Kurulu’nda kamuoyunda 'yargı paketi' olarak bilinen, hakim ve savcıların maaşlarına iyileştirme yapılmasını sağlayan ve 'kuvvetli şüphe' şartının 'makul şüphe'ye dönüştüren ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi' görüşmelerine başlandı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, burada paketle ilgili bilgilendirme yaptı. Bugün çok önemli bir kanun teklifinin müzakeresine başlandığın belirten Bakan Bozdağ şunları söyledi: "Bu teklif Anayasaya her maddesi itibariyle uygun bir tekliftir. Anayasaya aykırılık söz konusu değildir. Bu teklifin içerisinde en önemli değişikliklerden birisi yüksek yargıda daire ve üye sayısının artışını öngören düzenlemeler ve bu düzenlemelerin yansımalarıdır. Yüksek yargıda iş yükünün yoğunluğu hepimizin malumudur. 2010 yılında 364 bin 500 olan ceza dairelerinde dosya sayısı 2013 yılında 355 bin 134, 31 Ekim 2014 itibariyle de 389 bin 469 olarak görünüyor. Hukuk daireleri bakıldığında 2010’da 171 bin 814 olan dosyanın 31 Ekim 2014 itibariyle 219 bin 386 olduğunu görüyoruz. Buradaki rakamlar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan dosyaları kapsamıyor. 1 Kasım 2014 tarihi itibariyle dosya sayısı 353 bin civarındadır. Çok büyük iş yükünün olduğu tartışmasızdır. Yüksek yargıda davaların uzun süre karara bağlanamaması insanımızın yargıya olan güvenini zedelediği gibi hakkını daha geç elde etmesine de neden olmaktadır. İş yoğunluğu azaltmak için tedbirler bizim görevlerimizden biridir. Türkiye adil yargılanma hakkı konusunda da uluslararası taahhütler de bulunmuş bir ülkedir. Bu çerçevede adil yargılanmanın zamanında davaların karara bağlanması, gecikmiş adaletin önüne geçilmesi maksadıyla böyle bir değişiklik yapılması zarureti ortadadır. Bu değişikliğin gizli bir ajandası yoktur. Tamamıyla Yargıtay’daki iş yükünü azaltmaya ve dosya yoğunluğunu eritmeye dönük bir düzenlemedir. Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilkesiyle çatışır bir niteliğe sahip değildir. Yargıtay tetkik hakimlerinin atanması, Yargıtay’ın iç işlerine yargı bağımsızlığına kesinlikle müdahale değildir. Bugün Yargıtay’ın üyeleri, Danıştay’ın üyeleri HSYK tarafından seçilmektedir."

YARGITAY BAŞKANININ AÇIKLAMASI

HSYK’nın Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçtiği gibi, tetkik hakimlerini seçmesinin kesinlikle yargı bağımsızlığına herhangi bir müdahale olmadığı gibi Yargıtay’ın iç işleyişine bir müdahale de değildir diyen Bakan Bozdağ, "Yargıtay başkanı dün bir açıklama yaptı. Orada Yargıtay başkanını seçen kurulun, başkanı seçerken, üyeleri seçerken ehliyetli hukuk devletine ve yargının bağımsızlığına sadık olarak karar verdiğini düşünüp tetkik hakimlerini seçerken aksini düşünmek kabul edilebilir bir durum kesinlikle değildir. Bu yapılan düzenlemenin bir benzeri Danıştay’da vardır. Şuanda Danıştay tetkik hakimleri HSYK tarafından atanmaktadır. Bundan sonraki süreçte de Yargıtay üyesi nasıl seçiliyorsa, Danıştay üyesi nasıl seçiliyorsa, ilk derece mahkemelerine hakim ve savcılar nasıl atanıyorsa aynı bunların tamamına HSYK nasıl yetkiliyse aynı şekilde HSYK bu yetkisini kullanacaktır. Bunların hiç birisi Anayasaya yargı bağımsızlığına hukuk devleti ilkesine kesinlikle aykırı değildir" dedi.

DÜZENLEME DOĞRUDUR

Bakan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ceza Muhakemesi Kanununda yapılmak istenen değişiklikler meselesi. Bu konu çok tartışıldı. Ben tartışılmasını da önemsiyorum. Birincisi makul şüphe meselesi. Ceza Muhakemesi Kanununun 116’ncı maddesindeki makul şüphe bu senenin şubat ayında somut delile dayanan kuvvetli şüphe olarak değiştirildi. Bu değişikliği yaparken temel düşüncemiz aramalara kolay karar verilememesi. Ancak kuvvetli bir şüphe varsa ve bu şüpheyi doğuran somut deliler varsa o zaman karar verilmesini arzu ediyorduk. Uygulamaya baktığımızda yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana uygulayıcılar bunu faili gösteren somut delil gibi adeta ispat vasıtası delil gibi algılayıp uygulamaya başladılar. Şüpheyi doğuran bir delil birden bire suçu ispat eden suçluyu gösteren delil gibi algılanıp uygulamaya başlayınca bu arama müessesinden hedeflenen netice ortaya çıkmadı. Pek çok yerde maalesef arama kararları verilemedi. Bazı yerlerde savcılar vermedi, konu hakime taşındığı zaman hakimler vermedi ve bunun doğurduğu pek çok olumsuzluk yaşandı. Bu yaptığımız düzenleme bu olumsuzlukları ve ortaya çıkan kötü uygulamanın sonuçlarını ortadan kaldırmaya dönüktür."

İNSAFSIZLIKTIR BU

El koyma konusuna da değinen Bakan Bozdağ, "Bir diğer konu, el koyma meselesi. Ceza Muhakemesi Kanunda el koyma maddesinde katalog suçlara ilave yapıyoruz. Bu öyle bir yansıtıldı ki, sanki muhalif olan herkesin malına mülküne el konacak. Hükümet, kendi aleyhine kim konuşuyorsa onun bütün ticari hayatını sonlandıracak. Böyle bir taktim yapıldı, insafsızlıktır bu. Zira el koyma maddesinde CMK 128’de somut delilere dayanan kuvvetli şüpheyi biz getirdik, bir güvence olarak. İki, el koyma kararından önce BDDK, SPK, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’ndan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması şartını da el koyma maddesine biz koyduk. Üç, el koyma kararının Ağır Ceza Mahkemesince heyet halinde verilmesi kararını da biz getirdik. Şimdi bu güvencelerin hangisi ortadan kalkıyor, hiç biri ortadan kalkmıyor. Eğer bir rapor varsa, kuvvetli şüphe varsa, ağır ceza mahkemesi heyet halinde karar veriyorsa bunlarla ilgili uygulama elbette yapılabilir. Bizim yaptığımız da burada Anayasal düzene karşı suçlar, darbe teşebbüsü diye bildiğimiz suçlar gibi bazı suçları bunun kapsamına koymaktır. Yoksa muhaliflerin mal varlığına, şuna buna el koyma gibi değerlendirme yapılırsa o zaman darbe suçu nasıl oluşur onun iyi okunması lazım. Bunların düşünce hürriyetiyle, kişilerin muhalefet yapma şekliyle, biçimiyle bu düzenlemenin hiçbir alakası yoktur" açıklamasını yaptı.

DOSYA İNCELEME

Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Müdafiinin dosyayı incelemesi ve dosyadan örnek alması hususu son derece önemli. Biz dosyadan müdafiinin herhangi bir sınırlama tabi olmadan örnek alması hususunda düzenleme yaptık. O zaman savunduk da. Ben bizzat savundum. Ancak maddenin uygulamaya girmesinden sonra terör suçları, örgüt soruşturmalarında, uyuşturucu soruşturmalarda ve pek çok soruşturmada suçu işlemeyi meslek edinen kişiler avukatları vasıtasıyla savcılıklarda nöbet tutuyor. Bir soruşturmanın sağlıklı yürümesi, delilerin toplanması, faile ulaşılması imkansız hale geliyor. Dosyanın içinde ne varsa hepsini alıyor. Hangi soruşturmanın hedefi hangi istikametse onu görüyor. Delileri karartma konusunda büyük imkan elde ediliyor ve deliler karartılıyor, kayboluyor. Böyle olunca da bu tür organize suçlarla ilgili örgütlü suçlarla ilgili akim kalması gibi bir tehlike ile karşı karşıyayız. O nedenle biz soruşturmanın amacı tehlikeye düşecekse, hakim kararıyla belli evraklarla ilişkin kısıtlamaya ön gören düzenlemeye geri döndük. Komisyonda, komisyon üyelerini eleştirileri dikkate alınmak suretiyle burada bir katalog yapıldı ve bir sınırlamaya gidildi. Birkaç rakam vermek istiyorum daha iyi anlatabilmek için. 2011 yılında devreden dosyalar dahil 6 milyon 15 bin 659 tane soruşturma var, bin 50 tane soruşturmada gizlilik kararı verilmiş. 2012’de 6 milyon 285 bin 102 soruşturma var, bin 64 soruşturmada gizlilik kararı verilmiş. 2013’de 6 milyon 679 bin 973 soruşturma var, bunlardan bin 306’sında gizlilik kararı verilmiş. Bu rakamlara bakıldığında milyonlarca soruşturmadan sadece belli sayısında gizlilik var. Bu daraltmayla daha da aza inecektir. Bu kararı da hakim verecektir. Ben bunun bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bunu getirmek zorundayız ve mecburuz. Bu soruşturmaların sıhhati bakımından son derece önemli bir düzenlemedir. Burada amaç savunma hakkını kısıtlamak kesinlikle değil. Delileri doğru biçimde toplamak faillere ulaşmak ve hak edenin hak ettiği cezaya kavuşması için etkin ve sağlıklı bir soruşturmayı yürütmek bakımdan önemli."

FAZLASINI HAK EDİYORLAR

Hakim ve Savcılara yapılan zamla ilgili Bakan Bozdağ şunları söyledi: "Hakim ve savcıların özlük hakları ilişkin düzenlemeler var. Bu düzenlemeler üzerinden hakim ve savcılar çok yıpratıldı. Bir takım imkanlar getirilen diğer düzenlemeler üzerinden de çok yıpratıldı. Bilinmesini isterim ki hakim ve savcılar daha fazlasını almayı hak ediyorlar. Bütçe imkanlarımız çerçevesinde ancak bu kadar iyileştirme yapabiliyoruz. İmkanlarımız artığında bunu daha fazla yapma imkanımızda olacaktır." Ardından Bakan Bozdağ, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

ALGI OPERASYONU

Abdullah Öcalan’a sekretarya kurulması yönündeki soruya Bakan Bozdağ, "Cezaevlerinde kimlerin bulunacağı yasalarla bellidir. Cezaevlerinde sadece tutuklu ve hükümlüler bulunur. Bunun dışında kimsenin bulunması mümkün değildir. İmralı’ya sekretarya tartışmaları kamuoyunda hükümetimizi yıpratmak için bir algı operasyonuna döndü. Sanki dışarıdan bir özel kalem gidecek, orada bir sekreter olacak gibi bir algı yapılıyor. Bu fevkalade yanlıştır. Siyaseten de böyle bir şey yok, kanunen de bu mümkün değildir. Cezaevinde ancak tutuklu ve hükümlüler olabilir. İmralı’da Öcalan’ın yanında bulunan hükümlüler var. Bu hükümlüler azalır, çoğalır, başkaları gelebilir, bunlar her cezaevinde olan rutin uygulamalardır. Bütün cezaevlerinde nasıl rutin uygulamalar oluyorsa İmralı’da da aynı uygulamalar yapılmaktadır, bir ayrıcalık söz konusu değildir. Şuanda orada olan bazı hükümlüler var, bu hükümlüler değişebilir, başkaları gidebilir, artabilir, eksilebilir, kendisi oradan ayrılabilir, biz insanları zorla bir yerde tutamayız” diye cevapladı.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili soruyu Bakan Bozdağ şöyle cevapladı: "Atatürk Orman Çiftliği ile ilgili Ankara 11’nci İdare Mahkemesi oradaki Cumhurbaşkanlığı hizmet binası ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi. Daha sonra Danıştay’ın 13’ncü Dairesi bu yürütmeyi durdurma kararının hukuka uygun olmadığına karar verdi ve yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı. Şuanda Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın kullanılmasını veya oranın yapımını engelleyen herhangi bir yargı kararı bulunmamaktadır."

Makul şüphe ile ilgili soru üzerine Bakan Bozdağ, "Makul şüphe ilk defa bizim hukukumuzda yer alan bir kavram değil. Esasında 2014’ün Şubat ayına kadar Türkiye’de uygulanan bir müesseseydi. O zaman somut şüpheye dayalı kuvvetli şüpheye çevrildi, daha kolay arama kararı verilmesin diye. Ancak uygulamada adeta arama kararı hiç verilmesin diye bir algılama ve uygulamaya yol açtı. Biz bunu bir kez daha değerlendirme gereği duyduk. Çünkü pek çok konuda somut delile dayanan şüphe aranırken, bu somut delil şüpheyi gösteren bir delil olması gerekirken adeta suçu ispat eden, faili gösteren bir delil gibi algılandı ve uygulandı. İçişleri Bakanlığı bu konuda uygulamada ortaya çıkan problemlerle ilgili bize pek çok yazı gönderdi. Biz baktığımızda pek çok delilin kaybolduğunu, pek çok failinin bu nedenle yakalamadığını görüyoruz. Hem faillerin yakalanması hem de delillerin elde edilmesi bakamından makul şüpheye dönme zarureti hasıl olmuştur. Bunun altında başka bir düşünce kesinlikle yoktur. Vatandaşlarımızı makul şüpheli gibi görmek değil, vatandaşlarımızın huzurunu ve güvenliğini bozan şüphelilerle ilgili gerekeli yakalama ve delilleri elde etme noktasında yaşanan sıkıntının doğurduğu bir düzenlemedir. Makul şüphe ile tutuklama bizim hukukumuzda yok. CMUK’nın 100. maddesi çok açık, tutuklama kararı verilebilmesi için aranan şüphe makul şüphe değil, somut delile dayanan kuvvetli şüphedir. Makul şüphe ile tutuklama kararı birisi veriyorsa o zaman hukuka aykırı bir karar veriyor demektir" diye konuştu.

 

Kaynak:Haber Kaynağı