BAKAN VE HACELİ!

Milli Savunma Bakanı ve Haceli’ye açık mektubumuzdur…

İki yıl kadar önceydi. Milli Savunma Bakanı sayın İsmet Yılmaz’a makamında, bir saate yakın bir sunum yapmıştık. Profesyonel ordunun sorunlarını, çözümlerini anlatmıştık. 3269 sayılı Uzman Erbaş kanunun ihtiyaçlara cevap vermediğini, yürürlüğe girdiği tarihte günü kurtarmak adına çıkarıldığını anlatmıştık. Çok dikkatini çekmişti. “Bunu bana yazılı dosya şeklinde de verir misiniz?” demişti ve aynı dakikada beş suret şeklinde dosyamızı teslim etmiştik. 


Bakan’dan önce, yardımcısı Hasan Kemal Yardımcı’ya da anlatmıştık. Şimdiki adalet bakanımız Bekir Bozdağ’a da, O zamanın grup başkan vekili Nurettin Canikli’ye de… Milli savunma komisyonu başkanı Oğuz Kağan Köksal’a da… Devrin başbakanı, şimdiki cumhurbaşkanımız R. Tayip Erdoğan’a da, o zamanın cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de… İsmini tek tek sayamayacağımız 70 milletvekiline ve komisyon üyesine de… Ama bunların içerisinde birisi var ki O’na anlattık ama kim olduğunu asla anlayamadık. Haceli… 


Bakan İsmet Yılmaz’a sorunlarımızı hararetle ve sabırla anlattık. Dedik ki, Uzman erbaş kanununun 10. maddesi; “uzman erbaşlar hastalanırsa işten atılmasını emrediyor, 5. maddesi yaşlanınca atılmasını emrediyor, 12. maddesi azıcık verimi düşerse işten atılmasını emrediyor, 16. maddesi ek göstergesi yoktur diyor, 11. maddesi izinleri kısıtlıyor…” vesaire, vesaire… Hülasa kanun her bir maddesi, insan olduğumuzu unutmuş. Yeniden yazılması ve böyle yazılması gerekiyor… Dedik anlattık. Nasıl olması gerektiğini de uzun uzun ama yoldan geçenin anlayacağı şekilde anlattık. Zira farkına vardık ki, sorunlarımızı yoldan geçenler, bakandan daha çok biliyor. Bir de sanıyorum “Haceli” en çok biliyor. O gün bu gün biz “Haceli” kimdir O’nu arıyoruz. Biz anlattıkça Bakan Yılmaz: “yaaa, vah vah… Allah Allaaahhh… Bunu Haceli’ye bir soralım” deyip durdu. Bir de “nasipse olur” dedi… Farkına vardık ki… Bu “Haceli” önemli birisi. 


Bakan’ımıza tam anlatamadık galiba deyip, orunlarımızı Haceli’ye anlatalım dedik. Bakana sorduk. “Sayın Bakanımız, bu Haceli kimdir?” 

Bakanımız dedi ki: “bizim bir Haceli var. Bu konuları ben O’na danışıyorum, O biliyor…”

Dedik ki: sayın Bakanımız kimdir bu Haceli? O’na da anlatalım…” söylemedi. Biz de bulamadık. Ama bakanımız makama oturduğundan bu yana ne zaman uzman erbaşların sorunları konusunda önerge verilse sağ olsun hep cevap yazdı. Ve hep dedi ki: “uzman erbaş kanunu konusunda çalışmalar devam ediyor, yakın zamanda çözüme kavuşacak. O tarihten bu yana, en az 30bin uzman erbaş istifa etti. Bir o kadarı, hasta olduğu için atıldı.

Hatta terör örgütü tarafından kaçırılıp da, bırakılan uzman erbaşları dahi, tedavileri devam ederken attılar. 

Nasıl toparlayacağım bilmiyorum ama, Sayın Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın, uzman erbaş kanunu konusunda, Haceli kadar bilgisi yok. Bilmek de istemiyor. Ama sayın bakanımız ve Haceli bilsinler ki: “biz bu konuları kendilerine anlatmaya bıkmadan devam edeceğiz ve başarana kadar vazgeçmeyeceğiz.  

Şimdi personel kanunu maddelerini teklif etmiş sayın bakan. Eğer Haceli’ye yazdırdıysa, O’na da çok kırıldık. Yüz maddenin üzerindeki teklifte, ne uzman erbaşlar, ne astsubaylar ne de TSK personeli konusunda bir iyileştirme yok. Sözleşmeli erler konusunda birkaç madde var o da, “Uzman erbaşlar gibi, hasta olunca atalım, 8 kez ceza alınca atalım…” gibi aleyhte maddeler. 


TSK personelinin sorunlarını çözmekle yükümlü kurum Milli Savunma Bakanlığı değil midir? Siz Sn. Yılmaz,  Bizim de bakanımız değil misiniz? Bizim ile ilgilenmeyecek misiniz?  Biz hukukun verdiği bütün haklarımızı kullanacağız. Bu yazıda olduğu gibi, ifade özgürlüğümüzü ve ifademizi basın yayın yoluyla yayma hürriyetimizi de kullanacağız. Vazgeçmeyeceğiz… 


Sayın Bakan; Öylesine vazgeçmeyeceğiz ki hak olanı, hukukla aramaktan, Şaşıracaksınız! Çünkü hukukun içerisinde, uzman erbaş kanunu gibi,  2911 sayılı Gösteri ve yürüyüşler kanunu da var. Daha önce toplandık.  Ama o zaman giydiğimiz üniformaların şerefine yakıştıramadığımızdan ölçüsünde kesmiştik. Ama böyle giderse, bir gün pencerenizden bakınca eylem yapan bizleri göreceksiniz. Çünkü bizim nezdimizde şereften daha kıymetlisi yok.

Düsturumuz, Hz. Ali’nin de buyurduğu gibi: “Hakkını aramayan, hakkı ile birlikte, şerefini de kaybeder”… Ve bizler sayın bakanım… Şerefli insanlarız, şerefimizi de kaybetmeye asla tahammülümüz yoktur. 


NOT: 4 yıl ara verdiğim köşe yazılarıma,  “Milli Savunma Bakanı’na açık mektup”la tekrar başlıyorum. Sadece profesyonel ordu, MSB veya uzman erbaş kanunu ile ilgili değil, her konuda yazmaya, baş kaldırmaya, haykırmaya devam edeceğim. Herkese merhaba…

FACEBOOK : https://www.facebook.com/esef.merdoglu.1

Önceki ve Sonraki Yazılar