Babamın sözünü dinlemedim

Çokkhh Angaralı gireyim mevzuya: 90'lı bebeyim henüz... Şimdi ben üniversiteye giderken babam dedi ki bana -senin babanın sana dediği gibi- :
Kızım ne b.k yersen ye ama siyasete, politikaya karışma! 80'lerde gençliğini yaşayan bir adamın söyleyebileceği en net cümle ve 80'leri yaşayan bir kadın olarak annem:
"Tamam biz biraz muhalif bi aileyiz ama sen unut bugüne kadar öğrendiklerini" Unut bu güne kadar öğrendiklerini... Hani biz gibi 80 sonları ve 90'lı çocukları...
Unut... Korku kültüründe yetişmiş ama bir o kadar ayılmış bu yeni nesli... Bir o kadar dünyadan bihaber asalaklara rağmen elinden Althusser'i, Marx'ı, Gramsci'yi, Nesin'i daha nice nicelerini elinden düşürmeyen yaşıtlarımızı da gördük. Ben babamın sözünü dinlemedim. Öğrenciyken polis dayağı da yedim, bir gece yattım filan falan. Basın yayınla yetinemedim biraz da Sosyoloji okudum. BDP'lilerle Kürt halkı için halay da çektim, türbanlı hemcinslerim için de yürüdüm. Hatta seks işçileri, Aleviler, öldürülen eşitlikçiler, eşcinsel, devrimciler, cumhuriyetçiler için de...Kürtaj hakkımız için, Münevver için, Sinem için ve diğerleri... Gezi'de gaz da yedim, sıkıştırıldım, korkutuldum...
Daha da utanmadım, başbakanın istediği üç çocuğu geç, aile kavramına tüküren bir tez sonrasında kitap da yazdım. Mezun olunca sırf sinirime dokunduğu ve Gezi eylemlerine dürüstçe katılmak için çalıştığım gazeteden de istifa ettim. Belki bir daha böyle cesur ve idealist olacağımın garantisini veremeden... Tüm bu yaptıklarım beni özel kılar mı ya da "aferin lan" cümlesini duymayı hak edecek kadar? Cık değil... Çünkü ben gibi çok fazlası var. Gezi Parkı olayları bu nedenle güzeldi. Biz büyüklerimizden dinlediklerimizi, kitaplardan okuduklarımız ve öğrendiklerimizi, özgürlüklerimin kısıtlandığı, biz gibi yaşayamadığımız bu ülkede ilk kez "vatandaş" olduğumuzu hissettik. 18 yaşını geçince bir halt olduğunu sanan bu nesle hak arama bilincini birebir gösteren bu direniş aynı zamanda mongol olduğumuz düşüncesini de yıktı geçti.
Eee ne oldu şimdi? Nedir bu sessizlik? Gezi direnişi sonrasında mesleğinden atılan, gözaltına alınan, şiddete uğrayan, fişlenen arkadaşlarımızı nasıl unuttuk? Şimdi değil midir asıl destek zamanı? Yine mi sustuk, ne oluyor? Korku kültürünü iplemediğimiz kesin; ya tüketim kültürü? Tüketim kültürünün dayattığı gibi tembelleşir ve direnmeye devam etmezsek her şey başa dönecektir. Ben de bu yazıdan sonra "teşvikçi" diye fişlenip elimde havuçla sokakta dolaşacağımdır. Ben babamın sözünü pek dinlemeyeceğim gibi. Zaten artık o da dinle demiyor... Sözün özü bre pehlivan, biz 1982 ve sonrası gençlerden ümit epey bir kesilmiş. Hakkımızda "dingil yahu onlar, amaaaaan yeni nesil iki eliyle bir ipi doğrultamıyor, ne okumuş ki ne bilmiş onlar" gibi söylemleri yıkmışken tekrar sessizleşmek umutsuzluğu masaya tekrar yatırıyor. Tamam, sokaklara çıkıp savaşmaktan yorulmadık değil; ama tutuklananlar ve işinden edilenler için, onları da bırak öldürülen ama katilleri hakkında gram laf edilmeyen 5 arkadaşımız için sesi kesersek tabureyi ayaklarımızın altından kendimiz itip urganı boynumuza geçireceğiz. Ethem gibi ölmemek için, Ali gibi katledilmemek için... Abdullah gibi, Lice gibi, Uludere gibi, Reyhanlı gibi... Babamın sözünü dinlemeyeceğim. Ne yaparsam yapayım politikaya karışmamazlık etmeyeceğim, bu ülkenin çocuğu olduğumu unutturanlara inat daha çok seveceğim, sev, sevsinler...

Önceki ve Sonraki Yazılar