Burçin Aktükün

Burçin Aktükün

3 Temmuz Kurgusu Bozuluyor

FENERBAHÇE TÜRKİYEDİR, TÜRKİYE FENERBAHÇEDİR.

3 Temmuz darbe girişimi sonrası taraftarların, bunun bir operasyon olduğunu algılaması ve Kulübe ve Başkanlarına destek vermeleri çok uzun sürmedi. 3 Temmuz savcılarından birisinin “3-4 ayda unutulur sandık” dediği gibi olmadı ve hatta Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın dönemin Federasyon başkanı M. Ali Aydınlar için “giderse kurgu bozulur” dediği gibi Fenerbahçe taraftarı kurguyu bozmaya başladı. Ancak bu kurguyu yaratanların mutlaka duruma göre yaratacakları başka kurguları da vardır. Şükretmeliyiz ki çok zekice kurgular yapamıyorlar. 
                Fenerbahçe tarihini bilenler General Harrington kupasının önemini de bilirler. Kurtuluş savaşı yıllarında işgal kuvvetleri komutanlığının neden Fenerbahçe’yi kapatmak istediğini de bilirler. Fenerbahçe o yıllarda da biat etmeyip değerlerine bağlı kalarak dimdik durdu şu anda da biat etmiyor ve dimdik durup mücadele ediyor. Bu mücadelede kanımca en büyük güç gene taraftardır. Nitekim bavulca gazeteci M. Baransu’nun dediği gibi operasyonun tamamlanması için taraftarların Başkana ve Yönetime desteğinin azalmasını bekliyorlar. 2013 Haziran sonunda yapılan Büyük Taraftar Yürüyüşü sanırım Baransu ve tayfasını sükût-u hayale uğrattı.
Hukuk Garabeti
Fenerbahçe ve Türk Futbolu ile kim uğraşıyor? Sanırım biz “bu bir operasyondur” dedikçe diğer tarafların en çok sarıldığı argüman bu. Tabii bu kadar ciddi miktarda paranın döndüğü endüstrileşmiş futbol ile kim uğraşır ki? Bunu bir önceki yazımda belirtmiştim ama ek olarak şunu da belirteyim; Fenerbahçe’yle kimin uğraştığını merak edenler önce 3 Temmuz darbe girişiminin hukuk ayağı olan savcıların isimlerini bir öğrensin. Sonra Balyoz, Ergenekon, KCK, Devrimci Karargâh gibi davaların savcılarının isimlerine baksınlar. Bu davaların yürütülüş tarzına bir baksınlar ve Fenerbahçe davasının yürütülüş tarzına bir baksınlar. Bu davalar başladığında gazete manşetlerine bir baksınlar ve Fenerbahçe davası başladığındaki gazete manşetlerine bir baksınlar. Bu işlemi yaptıktan sonra bir de R. Ozan Kütahyalı, Mehmet Baransu gibi isimlere baksınlar. Şimdi tekrar düşünelim bakalım acaba bu hakikaten bir şike davası mı? Hayır, ortada bir tane delil ya da itiraf olsa bizim de belki aklımız karışacak ama ortada sadece şaibeli tapeler var. Şaibe lafına takılmayın çünkü Aziz Yıldırım “Bu tape ettiğiniz konuşmalarımın kayıtlarını dinlemek istiyorum” dediğinde eğer kendi konuşmaları olduğu iddia edilen konuşmalar dinletilseydi buna şaibe diyemezdik. Tapelerin neden şaibeli olduğu da anlaşılmıştır sanırım. Yani anlayacağınız ortada bir hukuk garabetinin dışında hiçbir şey yok.
Puzzle Tamamlanıyor
Çok basit birkaç örnek daha verelim, M.Ali Aydınlar Federasyonun başına geldikten kısa bir süre sonra başlatılan bu operasyonla ilgili hep “haberim olsa hiç başkan olurmuydum” diyordu. Hatta iyi bir Fenerbahçeli olan Uzay Gökerman’ın “3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi” kitabında sayfa 217’de diyor ki; “Federasyon seçimleri sonrası Mehmet Ali Aydınlar’ın kucağına tam anlamıyla bomba bırakıldı. Seçildikten 2 gün sonra böylesi bir durumla karşılaşacağını bilse acaba bu görevi kabul eder miydi şüphe duyuyorum.” Açıkçası bir dönem hepimiz Uzay Gökerman gibi düşünüyorduk. Ancak geçenlerde R.Ozan’ın sunduğu programda Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış aslında M.Ali Aydınlar’ın bu operasyondan haberi olduğunu ağzından kaçırıverince senaryo kafamızda daha da netleşmeye başladı. Gerçi sonrasında eski Trabzonspor Başkanı Sadri Şener’in mahkemede kendisine sorulan tapeler için “şakalaşıyorduk” diyerek sıyırdığı gibi o da şakalaşıyorduk dedi ama olmadı, yani kimse inanmadı. Sonrasında bir gazeteci arkadaşımız Mehmet Demirkol da demez mi “3 Temmuzdan bir ay kadar önce bir operasyon olacağı kulağıma gelmişti” diye. Tam da bunların üzerine yeni Trabzonspor Başkanı katıldığı bir televizyon programında “operasyondan 1-2 ay öncesinde telefonların dinlendiğini biliyorduk” diye ağzından kaçırıvermez mi… Yani aslında bir Fenerbahçe’nin haberi yokmuş oynanan oyundan.
Fırsatçılar
3 Temmuz darbe girişimi kendisiyle beraber birçok fırsatçıyı da yaratmıştır. Bu fırsatçılarla fazla uğraşılmasa da tarih bunları da yazacak. Mesela 3 Temmuz operasyonuyla beraber Karabük maçından hemen sonra bir gazeteci tarafından savcılığa Trabzonspor’un teşvik primi göndererek şike yaptığı suç duyurusunda bulunulmuştu. Savcılar ve medya neden bu suç duyurusunu görmezden geldi? Bu operasyonun davası sürerken gene Trabzonspor’un kendi futbolcularına teşvik primi göndermek suretiyle şike yaptığını itiraf eden Sivasspor Başkanının bu itirafı neden hasıraltı edilir ve neden iddianameden çıkarılır? Aziz Yıldırım Hastane kontrolleri sonrasında direk savcılığa ifade vermeye götürülürken Trabzonsporlu Nevzat Şakar neden Hastane kontrolleri sonrası hemen evine gönderilir? Dikkat ederseniz daha tape kısmına hiç girmedim hani şu Sivas’a maç saati yollanan balıklar falan. Tapelere hiç girmeden üzerine isnat edilmiş bu kadar suçlama varken bu kulüp nasıl kendine temiz diyebiliyor ve halen kupa çığırtkanlığı yapabiliyor? Üstelik daha 1-2 gün evvel FİFA’da Pawel Brozek ile ilgili davada “Sonuç olarak o sezon bir sportif başarı elde ederek şampiyonlar ligine katılım hakkı elde edilmemiştir. Bu nedenle Wisla Krakow takımının talebi yerinde değildir" şeklinde savunma vererek aslında 2010-2011 sezonu şampiyonunun kanırta kanırta Fenerbahçe olduğu gerçeğini de kabul etmektedirler.
                Kulüp dışında bu kadar fırsatçı varken kulüp içinden çıkmaz mı sandınız… Sırf Aziz Yıldırım’a olan düşmanlık ve nefretlerinden dolayı bu koca kulübü lekelemek için uğraşanlar çıkmaz mı sandınız? Ne yazık ki bir de bunlar var. 300-500 taraftar grubunu besleyerek ve arkalarına alarak, böylesi bir süreçte bile Kulüp başkanına abuk subuk davalar açarak yıpratmaya çalışan… Bırakınız Aziz Yıldırım’ı bu yapılanların hesabını büyük Fenerbahçe taraftarı mutlaka ve zamanı gelince soracaktır.
Aziz Yıldırım
Aziz Yıldırım’ın hiç hatası olmadı mı? O da bir insan olduğuna göre muhakkak ki onun da hataları olmuştur. Şunu hemen söyleyeyim; ben kişisel olarak bir Aziz Yıldırım hayranı ya da düşmanı falan değilim. Hatta 3 Temmuz darbe girişiminden önceki dönemlerde Aziz Yıldırım’ı çok fazla eleştirirdim. Halen eleştirilecek uygulamaları var. Son olarak iki renkli tribün grubunun tribün faaliyetlerini süresiz durdurma kararını neden aldıklarına bir bakın. Bu tarz uygulamalar devam ettiği sürece tabii ki Aziz Yıldırım ve yönetimi eleştireceğim. Ama şimdi değil. Şimdi çok daha önemli bir işimiz var. Fenerbahçe Spor Kulübünü bu hukuk garabetinden kurtarmak için seferber olmak. Üzerimize ne düşüyorsa yapmak. Geçtiğimiz yıllarda Emre’nin transferi döneminde Aziz Yıldırım’ın söylediği gibi bu kulübe Fenerbahçe’nin F’sinden başka bir F’yi sokmamak.
 
Gezi Parkı Direnişi ve Öğrettikleri
                Konuyla ne alakası var demeyin aslında çok alakası var. 3 Temmuz darbe girişimi sonrası Fenerbahçe, taraftarıyla, medyadaki yazarlarıyla, yöneticisiyle bu sürecin bir siyasi operasyon olduğunu anlatmaya çalıştı. Ancak yandaş medyada o kadar büyük bir linç kampanyası vardı ki bunu bir türlü anlatamıyordu kendisi dışındakilere. 12 Mayıs 2012’de görüntülerde çok açık ve net Polisin özellikle saldırıp tahrik ettiği görülmesine rağmen suçlu bizler ilan edildik gene. Bu algıyı da kıramadık bir türlü. Ama biz çok net biliyorduk ki 3 Temmuz siyasi bir operasyondu ve 12 Mayıs günü çıkan olaylar tamamen seyircilerin tahrik edilmesinden kaynaklıydı.
                Gezi Parkı Direnişinde ne oldu peki, çıplak vücutlarından başka hiçbir şeyleri olmayan insanlara polis biber gazıyla, gaz bombalarıyla, coplarıyla, tomalarıyla, silahlarıyla saldırırken medyada ya penguen belgeseli ya Hitler belgeseli ya da gezi parkı direnişini karalayacak yayınlar yapılıyordu. Gezi parkı direnişine katılan on binlerce Galatasaraylı, Trabzonsporlu, Göztepeli, Karşıyakalı vs. gördüler ki medya sürekli yalan söylüyor ve bu direnişi dış mihrakların organizasyonu olarak göstermeye çalışıyor. Medyada yalan rüzgârlarının estiği bu dönemde insanlar gördüler ki gezi parkında olan şeylerden çok daha farklı ve olmayan şeyler medya tarafından algılatılmaya çalışılıyor. İşte tam da bu noktada aklıselim Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon taraftarları kafalarında 3 Temmuz sürecini sorgulamaya başladılar. 3 Temmuzun da bir algı manipülasyonu olduğunu görebildiler. Bu yüzdendir ki 2013 haziran sonunda yapılan Büyük Fenerbahçe Yürüyüşüne destek olmaya geldiler.
Sonuç
                Fenerbahçe gibi büyük bir sermaye, 105 yıllık koca bir çınar ele geçirilmeye çalışılıyor. Bu çınarın ele geçirilmesi demek Fenerbahçe Stadının, Samandıra tesislerinin bulunduğu alanların da ele geçirilmesi demektir. Buraların ele geçirilmesi Samandıra tesislerinden Salı pazarının olduğu yere kadar kurulacak ve pazarlanıp rant haline getirilecek oteller, Avm’ler zinciri demektir. Bu konuya ayrıca değineceğim.
                Sonuç olarak 3 Temmuz 2011’den bu yana 4 Temmuzu göremeyen, yaşayamayan bu büyük camia bütün oynanan oyunları bozabilecek güçtedir ve bozacaktır da. Bu büyük camia er ya da geç 4 Temmuzu görecektir…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar