280 Alevi işten atılıyor!

280 Alevi işten atılıyor!

Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda baskı ve şantajla istifaya zorlanan personel sayısının 800’ü bulduğu, bunlardan 700’ünün sadece Alevi diye tasfiye edilmeye çalışıldığı ileri sürüldü

Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki istifaya zorlama iddiası büyüyor. Kurumdan baskı ve şantajla istifaya zorlanan personel sayısının 800’ü bulduğu iddia edildi. Bunlardan 700’ünün sadece Alevi diye tasfiye edilmeye çalışıldığı ileri sürülürken, hükümetin devlet içinde oluşan güç odaklarına müdahale edemediği; yasal ve anayasal organların; görev, yetki ve sorumlulukları askıya alındığı; yani silahsız darbe yapılarak kurumun ele geçirildiği savunuldu.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda 280 kişinin haklarında açılan baskı ve şantaj amaçlı soruşturmalarla istifaya zorlandığını gündeme getiren ve iddiaları bugüne kadar yalanlamayan CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, konuya ilişkin Meclis’te bir basın toplantısı daha düzenledi. 

İstifa zorlanmalara ilişkin 13 Şubat 2013’te verdiği soru önergesinin, TBMM Başkanlığı tarafından kişisel değerlendirmeler içerdiği gerekçesiyle işleme konulmayarak"iade" edildiğini anımsatan Kart, "Bunun üzerine konuyu, 7 Mart 2013 tarihli başvuru ile Bilgi Edinme Yasası'na dayanarak doğrudan Milli Savunma Bakanı'na yazılı olarak ilettik. Milli Savunma Bakanı'ndan yasal süre içinde hiçbir açıklama yapılmayınca, bu kez konuyu itiraz yoluyla, Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu Başkanlığı'na 13 Nisan 2013 tarihinde ilettik"diye konuştu. 

MİLLİ SAVUNMA BAKANI KORKUYOR

Bilgi Edinme Kurulu’na yaptığı itiraz üzerine, Milli Savunma Bakanlığı adına Müsteşar Yardımcısı Hakim Tuğgeneral imzasıyla 22 Nisan tarihinde “başka kurum ve kuruluşların görüşüne ihtiyaç duyulduğundan, çalışmalara devam edildiğini” belirten yazılı bir yanıt verildiğini açıklayan Kart, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Özet ifadeyle, Milli Savunma Bakanlığı'nın 7 Mart 2013 tarihinden bu yana başvurumuza cevap verebilmek için çalışmalarını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. 'Hayır, böyle bir olay yoktur' diyemeyen Bakanlığın, 'gerekçe yaratmaya çalıştığı' anlaşılmaktadır. Aradan geçen iki aya rağmen, 'henüz uygun bir gerekçenin yaratılamadığı' görülmektedir. Oysa 4982 sayılı Yasanın, 11. maddenin 1. fıkrasına göre, ek sürenin 30 günü geçmemesi gerekir. Bu sürenin çoktan aşıldığı görülmektedir. 

“Milli Savunma Bakanı neden cevap veremiyor? Çünkü Milli Savunma Bakanı'nın ya da Bakanlığın cevap verme cesareti yok. Zira Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde inançlar üzerinden acımasızca ayırımcılık yapılmakta ve tasfiye süreci devam etmektedir. Hukuk katledilmektedir. Temel hak ve özgürlükler ayaklar altına alınmaktadır. Bu insanlık ayıbının gizlenebilir, savunulabilir, açıklama getirilebilir bir yönü yoktur.”

Kart, kamu kurumlarının, iktidarın keyfi ve öngörüsüz uygulamaları yüzünden kendi bünyelerinde ayrıştığını ve birbirlerine düşman hale geldiğini savunarak, "Anlatımı yapılan bu süreç ve cevap verememe hali, aynı zamanda itiraf niteliğindedir” dedi. 

“700 KİŞİYE ALEVİ OLMALARI NEDENİYLE İŞLEM”

Kart, ardından baskı ve şantajla tasfiyenin 280 kişiyle sınırlı olmadığını ifade ederek, şu çarpıcı iddialarda bulundu: 

"Ortaya çıkan bulgulara göre; Hava Kuvvetleri bünyesinde tasfiye edilmek istenilen 800 kişinin 150'ye yakını hakkında ahlaki gerekçeler ve borçlanma ilişkileri, 700'e yakın kişi hakkında ise tamamen 'Alevi olmaları' sebebiyle işlem yapılmıştır. Bir diğer acımasız uygulama ise 150 kişiye yönelik ahlaki ve ekonomik anlamda getirilen suçlamalar, diğer 650 kişinin de tamamına da sirayet ettirilerek, 'toptan karalama ve tasfiye yoluyla' bu kişiler ayrıca zan altında bırakılmaktadır.”

İDDİALAR DOĞRUYSA RESMEN SİLAHSIZ DARBE

Bir başka kaygı veren gelişmenin, evlet içinde, yasal ve anayasal dayanağı olmayan "güç odakları" oluşması olduğunu vurgulayan Kart, “Bu odaklar, kendi özel hukuklarını yaratmışlardır. Siyasi İktidar, bu odaklara müdahale edememektedir. Yasal ve anayasal organların; görev, yetki ve sorumlulukları askıya alınmış durumdadır”diyerek, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda silahsız darbe yapıldığını ifade etti.

“AYRIŞMA TOHUMLARI EKİLMEKTEDİR”

Kart, söz konusu güç odaklmarına ilişkin çarpıcı iddialarını şöyle sürdürdü:

“Kamu yönetiminde, kıdem ve liyakati dışlayan, parti ve cemaat memurunun egemen olduğu idari ve adli bir yapı oluşmuştur. Kamu personel yapılanmasında'inançlar' üzerinden ayırımcılık yapılmaktadır. Olay münferit ya da kişisel boyutlarda değildir. Kadrolar tasfiye edilmektedir. Geleceğe yönelik olarak nefret ve ayrışma tohumları ekilmektedir." 

Bu sürecin yasal, anayasal ve siyasi muhatabının Türkiye’yi yöneten AKP İktidarı olduğunu vurgulayan Kart, “Kamuoyu ve basın; yaratılan korku, baskı ve otosansür iklimi sebebiyle, bu temel gerçekleri  konuşamaz haldedir”dedi ve hükümete şu soruları yöneltti:

“1) Toplumsal barışımızı tehdit eden, kurumların işlevini kaybetmesine yol açan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin misyonunu felce uğratan, kurum bünyesinde nefret ve ayrışma ortamını yaratan bu ihlâlleri neden himaye ediyorsunuz, neden  görmezden geliyorsunuz, neden müdahale edemiyorsunuz? Bu yöndeki sorulara neden cevap veremiyorsunuz? 

2) ‘Ayırımcılık, bölücülük ve nefret’ uygulaması anlamına gelen bu tür ihlâller sonucunda; Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde son 6 ayda emeklilik ya da istifa dilekçelerini veren subay astsubay sayısı nedir? Bu kişiler hakkında son 2 yıl içinde herhangi bir disiplin soruşturması yapılmış mıdır? Haklarında herhangi bir ceza uygulanmış mıdır?”


“VAHABİLİĞİN TEMSİLCİSİ OLANLAR BARIŞI KORUYAMAZ”

Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen bombalı saldırılar ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kart, "Hükümet, Suriye muhalefetini açığa çıkarmak için neden özel gayret göstermektedir? Suriye sınırı neden provokasyona açık ve kontrol edilemez bir hale gelmiştir? Failleri '24 saatte yakaladık' diyenler, günler boyu sürmesi gereken hazırlık eylemlerini ve saldırıları neden önleyememişlerdir?"diye sordu. 

Kart, şöyle konuştu: 

"Devlet personel yapılanmasında, anayasal kurumlarda inançlar üzerinden ayırımcılık yapanlar, Dış politikada Vahabiliğin temsilcisi olanlar Türkiye'nin iç ve dış barışını koruyamazlar. Hiç olmazsa Anneler Günü ve annelerimiz üzerinden Suriye politikası yapmaya tenezzül etmeyelim. Suriye politikamızın gerekçelerini anlatmak için, Anneler Gününe sığınmayalım, annelerimizi rahat bırakalım. Annelerimizin ve çocuklarımızın ölmesine yol açan dirayetsiz, muhteris, öngörüsüz politikalardan insanlık adına vazgeçelim."